İslâm'ı Tebliğ Etme Vazifesi
Ashâb-ı kirâm, hidâyet nîmetinin şükür borcunu ödeyebilmek ve tebliğ mesʼûliyetinin gereğini îfâ edebilmek için, o zamanın zor şartları altında, Dünyaʼnın dört bir köşesine gittiler. Rahatlarını terk ettiler, mallarıyla, canlarıyla fedakârlıkta bulundular. Bu tablo bizi derin derin düşündürmeli. Zira bizler; tebliğ, îkaz ve irşad bahsinde, üstümüze düşen vazife ve mesʼûliyetlerin acaba kaçta kaçını îfâ edebiliyoruz?..
HER ŞEY BİZİM İÇİN YARATILDI VE BİZE EMÂNET EDİLDİ
Yerde ve gökte ne varsa Cenâb-ı Hak, insana emanet etti. Kula ihsan edilen her şey emanet. Bütün mahlûkat insana emanet. Şu âlemdeki her şey insan için yaratıldı. Yılan bile insan için yaratıldı. Sırtlan bile insan için yaratıldı. Hepsi birer emanet. Allâh’ın emaneti… O hâlde hepsine merhamet… Bu sebeple Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;
“Sana saldıran yılanı bile öldürürsen bir vuruşta öldür. Ona cefa etme.” buyurmuyor mu?
İSLÂM DİNİNİ TEMSİL ETME VAZİFESİ
En mühim emanet de, kitap ve sünnet, yani dîn-i Muhammedî. Hazret-i Peygamber’in veda hutbesindeki ifadesini hatırlayalım:
“Ey mü’minler! Size iki emanet bırakıyorum ki, onlara sıkı sarıldıkça, yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O iki emanet, Allâh’ın kitabı Kur’ân-ı Kerim ve sünnetimdir…”
Demek ki, bize en mühim emanet, Kur’ân ve sünnete sarılarak İslâm dinini temsil etme vazifesi. İtikatta, amelde, hâlde ve muâmelâtta. Her hususta zarif, rakik, ince ve olgun bir Müslüman yüreği sergilememiz îcap ediyor. Cenâb-ı Hak da Hazret-i Peygamber de bizden bunu istiyor. Bize bakanlar; «Bu insan ne güzel insan!» demeliler.
TAKVA ÖLÇÜLERİ İÇERİSİNDE YAŞAMAK
Kur’ân, bize bu ölçüler ve bu faziletleri gerçekleştirmemiz için emanet. Raflara saklamamız, arada sırada bahsetmemiz için, ya da sadece ölüye okumamız için değil. Cenâb-ı Hak, «Oku!» buyuruyor. Bununla; hikmet ve sırlara nâil olarak Kur’ân’ın rehberliğinde zerreden küreye hâdisatı ve vukuatı, sırları ve hikmetleri okumamızı emrediyor. Ayrıca;
“Allah’tan korkun (takvâ üzere olun!.. Bilin ki) Allah (size bilmediğinizi) öğretir!” (Bakara, 282) buyuruyor.
Çünkü yaşamak, takvâ ölçüleri içerisinde olduğu gün aşkın sırları açılmaya başlar. Bu hakikat ile üzerimizdeki emanetleri çok iyi idrak etmek mecburiyetindeyiz. Çünkü;
HİDAYET BEKLEYENLER BİZE EMÂNET
Dünyanın her yerinde nice hidayet bekleyenler bize emanet, muhtaçlar bize emanet, yalnızlar bize emanet; garipler, kimsesizler, yetimler bize emanet… Az veya çok dünya malı bize emanet, evlâtlar bize emanet, her şey bize emanet… Âyet-i kerîmede buyurulur:
“O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından bir lütuf olarak size âmâde kıldı. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Câsiye, 13)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2008 Ay: Mayıs Sayı: 39
YORUMLAR