İslam’ı Yaşamak İçin Tasavvuf Şart mı?

Tasavvufsuz olmaz mı? Kendi başına bir gayretin içinde olmak yeterli mi, yoksa ehl-i sünnet bir yola intisâb etmek gerekli mi?

Bir tasavvuf yoluna, yani mânevî terbiye mektebine intisâb etmeden de İslâmî yaşayış olur, fakat daha zor olur.

Meselâ şu an bulunduğumuz yerden, Ankara’nın herhangi bir kazâsına yürüyerek de gidebilirsiniz, bisikletle de gidebilirsiniz, arabayla da gidebilirsiniz. Bir, denizde yüzerek ilerlemek vardır, kayıkla gitmek vardır, bir de gemiyle yol almak vardır. Bunların hepsinde gâye aynı noktaya ulaşmak olsa da, takdir edersiniz ki bu yolculukların keyfiyetleri arasında muazzam farklar vardır.

İSLAM'I YAŞAMAK İÇİN TASAVVUF YOLUNA GİRMEK ŞART MI?

Ehl-i sünnet bir tasavvuf yoluna intisâb etmek, mânevî yolculuğu daha kolay ve emniyetli hâle getirir.

Mürşid-i kâmiller, seyr u sülûkte, yani mânevî tekâmül yolculuğunda karşılaşılması muhtemel müşküllere dâir alınacak tedbirleri bilen, o yolun sâlimen katedilmesi için âdeta kılavuzluk hizmeti veren şahıslar mesâbesindedir.

Meselâ sizler bir üniversite bitirmeden öğretmen olabilir misiniz? Liyâkatli bir öğretmenlik için nasıl ki ehil hocaların gözetiminde planlı-programlı, ciddî bir eğitim şart ise, makbul bir kulluk için de mânevî terbiyeyi ehil kimselerin gözetiminde almak, son derece mühimdir.

Nasıl ki fıkıh, hadis, tefsir, bir hocadan tahsil edilirse, tasavvuf da ehlinden alınmalıdır. Sırf kitaplardan okumakla her insan belli bir mâlumat edinir ama, bu, bir tıp kitabı okumakla ameliyata girmeye benzer. Hiçbir doktor kendi kendini ameliyat edemez. Hiçbir hâkim, kendi dâvâsına kendisi bakamaz.

Bunun gibi, bir müʼminin de, mânevî noksanlıklarını doğru bir şekilde teşhis ve tedavi ederek rûhen tekâmül edebilmek için, istikâmet ehli ve irşâda ehil kimselerin rehberliği altında, sâlih ve sâdık din kardeşlerinin refâkatinde, daha huzurlu bir şekilde mesafe katedeceği muhakkaktır.

Nitekim tarihimizde dergâhlar bu rehberlik hizmetini îfâ etmişler, fert ve toplum için âdeta bir mânevî rehabilite merkezi olmuşlardır.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Rahmet Toplumu Hayırlı Gençlik 2, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

MANEVİ DERS ALMAK İSTEYENLERE SORULAN SORULAR

Manevi Ders Almak İsteyenlere Sorulan Sorular

TASAVVUF YOLUNDA DÖRT ŞEY ZARURİDİR

Tasavvuf Yolunda Dört Şey Zaruridir

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.