İslam’ı Yaşamak Zor mu?

İslam, o kadar kolay bir dindir ki, bazı zaman ve durumlarda, sırf zorluğu, meşakkati kaldırmak için, bazı tekliflerim ya kaldırmış ya ertelemiş veya yarı yarıya düşürmüştür.

İslam dininde zor yoktur, meşakkat yoktur. Allah, kulları için daima kolaylık diler. (Bakara Suresi, 185) güçlerinin yetmediği tekliflerle onları yükümlü tutmaz. (Bakara Suresi, 286)

Ama kullar, ilahî tekliflere uzak dururlarken, içlerinden, hep bu tekliflerin zorluğunu bahane etmişlerdir. “Şeriatı yaşamak zordur” demişlerdir. Kimdir bunu diyen? Selefin dediği gibi, echel-i eşya olan nefs-i emmare. Ancak insafla düşünelim, vehimden, kuruntudan ve tuzaktan başka bir şey midir bu?

Düşünelim, aslında her ilahî emir ve yasakta, bir meşakkat, bir çaba ve gayret isteyen fiil vardır. Ama onsuz bir iş var mıdır dünyada? Yerken bile bir ölçüde zorluk çekeriz. Öyleyse niye yeriz? Yemeyi terkederek bu zorluktan kurtulursak olmaz mı?

Olmaz! Niye? Çünkü azıcık zorlanmaya karşılık, onsuz olmayan birçok ihtiyaç ve zevkimizi karşılamış oluruz.

İSLAM’I YAŞAMAK ZOR MU?

İslam’ı yaşamak da aynen böyledir. Gerçi namaz, zekat, oruç, emr-i bi’l-maruf, nehy-i ani’l-münker gibi farz ibadetler ve içki, uyuşturucu, kumar, fuhuş vs. gibi haramları terk hususunda nefsin biraz zorlanması varsa da, azıcık düşünmeyle anlaşılır ki, bu emir ve yasakların arkasında, gerek fert, gerek toplum için nice zevkler, sıhhatler, selametler ve saadetler vardır, üstelik aksi durumda da nice acılar, ızdıraplar, hastalıklar, felaketler daha büyük zorlukları beraberinde getirirler.

İslam’ın emir ve yasaklarını şöyle bir düşündüğümüzde, gerçekten azıcık zorluğun arkasında olan büyük faydaları, güzel sonuçları kendiliğimizden göreceğiz, bulacağız, işte şeriatını koyarken, Allah Teala’nın hikmeti de bizi bu faydalı sonuca ulaştırmaktır. Hatta, bu faydalı sonucu bilebilen, görebilen inkarcı, tanrı tanımazlar bile, onun şeriatını yaşamakta gerçekten fayda olduğunu göreceklerdir, eğer taassubları olmasa... Ve ahiret düşünceleri olmasa da, sırf dünyalarını mamur etmek için sistem olarak İslami alacaklardır. Nitekim bu onların İslami inceleyenleri arasında kanaatimizi paylaşanları da zaman zaman görüyoruz.

İslam incelendiğinde görülecektir ki, sistemlerin en açığı, en sadesi, yani, karmaşadan uzak olma bakımından en basitidir. Onun her teklifi gayet açık bir bilgi ile ve insanın daima gücünün yettiği oranda yüklenmiştir insana. Düşünülürse, net, açık ve sade bir bilgi, güç dahilinde bir teklif, bu asrın sistemlerine göre, çok büyük ve önemli özelliklerdir. Çağın karmakarışık, uzmanlarını dahi şaşırtan hayrette bırakan ve bıktıran mevzuat yığınını gören insanlar olarak biz bunu daha iyi takdir ediyoruz.

İşi zorlaştırma, biraz da insanların fıtratında vardır. Gerçekten insan ne kendine ne de diğer insanlara Allah kadar merhametli olamaz. Bir de, Allah kadar bilgili, güçlü, kudretli, kapsamlı vs. olamayacağını düşünürsek, kaynak olarak beşeri olan sistemlerin zorluğu kendiliğinden ortaya çıkar, İslam’a göre.

“ALLAH SİZİN İÇİN KOLAYLIK DİLER, ZORLUK DİLEMEZ.”

Evet, işi zorlaştırma, insanın fıtratında vardır ve bu, İslam’ın geldiği ve uygulandığı ilk yıllarda da görülmüştür. Allah ısrarla, “Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez.” (Bakara Suresi, 185) “Allah, dinde sizin için hiç bir zorluk yüklememiştir.” (Hacc, 78) “Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister, zira insan zayıf yaratılmıştır” (Nisa Suresi, 28) buyururken, bu dinin tebliğcisi Hz. Peygamber Efendimiz, günah olmadıkça işlerin daima en kolayını seçerken (Buharî, Menakıb, 23. Edeb 80, Hudud 10; Müslim, Fedail, 77-78; Ebü Davud, Edeb 5; Muvatta, Hüsnül hulk. 2) ve “müsamaha dini Haniflik ile gönderildim” (Ahmed b. Hanbel, Müsned 5/266) buyururken, hala bu dini zorlaştıranlar bulunmuştur. Bulunmuştur ama çok şükür, gelecek nesillere de birer ibret olarak durdurulmuştur. Peygamberimizin, gece hiç uyumamaya, hiç evlenmemeye, gündüzleri hep oruç tutmaya karar veren ashaptan bazılarına karşı çıkan şu meşhur sözleri konu hakkında hep misal verilir:

“Allah’a yemin olsun ki, içinizde Allah’tan en çok korkan ve ona en çok saygı duyan benim. Fakat ben, bazan oruç tutar, bazan da yerim, gece de hem namaz kılar hem de uyurum. Kadınlarla da evlenirim, benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir.” (Buhari, Nikah, 1) Yine Peygamberimiz “Allah’ın sevap yazmaktan yorulmayacağını, ama bizim yorulacağımızı” (Müslim, Sıyam 177), dolayısıyla Allah’ın adamın kendine işkence etmesine ihtiyacı olmadığını bildirmiş, daima ifrat ve tefritten uzak, itidale çağırmış, gereksiz zorlamanın ibadet olmadığını açıklamıştır.

İslam, o kadar kolay bir dindir ki, bazı zaman ve durumlarda, sırf zorluğu, meşakkati kaldırmak için, bazı tekliflerim ya kaldırmış ya ertelemiş veya yarı yarıya düşürmüştür. “Fıkıh usulü”nde “azimet ve ruhsat bahsi” bunu anlatır.

Aslında “emmare”liğinden tezkiye ve tasfiye olmuş nefisler ve temiz vicdanlar, ilahi emir ve yasaklardan zevk alırlar yaşarlarken. Ancak, bu zevk, hastanın ilaç yutmasından sonra sıhhatin saadetini bulması gibi, biraz zor ve meşakkatin arkasından gelecektir. Ah onu bir görebilsek, gösterebilsek.

Kaynak: Cemal Nar, Altınoluk Dergisi, Sayı: 85

 

İslam ve İhsan

İSLAM DÜNYASINDA PROBLEMLER VE BUNLARIN ÇARELERİ

İslam Dünyasında Problemler ve Bunların Çareleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • MÜSLÜMANLIKLA İÇTEN GERCEK ANLAMIYLA YAŞAMAYI GÜLLER İKİİ REKAT NAMAZLA TANIŞTIM BEN NE ANLAMA GELDİGİNİ BİLMİYORUM DA O ÜLLERE BENZEYEN KADİFE GB ŞEYLER BENİ ŞAŞKINA CEVİRMİŞTİ ALLAHIN BÜYÜKLÜGÜNÜ İDRAK ETMİŞTİM VE AFFEDİLİCİGİNİ DAHA İYİ ANLADIM GÜL HİKAYEMİDE BİLİYORUZ DİYECEKSİNİZ ŞİMDİ BU YÜZDEN YİNE ANLATMADIM ÇOK GÜZEL HAZIRLANMIŞ YAZILARINIZ MEVCUT PAYLAŞIMLARINIZA TŞK

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.