İslam'ı Yaşatan Temel Ölçüler
Altınoluk dergisi 368. sayısında İslam'ın temel ölçülerini masaya yatırıyor. Gönül dünyamıza yapılan taaruzlar, ölçü hassasiyetimiz, sahte din alimleri, hayata ve hadiselere Müslümanca bakış ölçülerimiz, şeriat, tasavvuf, ilim ve irfan bu ay işlenen konular arasında.
Altınoluk editör yazısında bu sayıyı şöyle tanıtıyor:
"Başka başka Müslümanlıklar yaşıyoruz, ve her birimiz diğerimizin Müslümanlığını yetersiz görüyor, hatta İslam dışı sayıyoruz. Elbet kendi dini telakkimizden de memnunuz.
Bir grup adam, taa Peygamber aleyhisselatü vesselam zamanında sahte bir mescid inşa etmiş. Kur’an’da o mescid için “mescid-i dırar – Zarar ve inkar mescidi” hükmü verilmiş. Ve o mescid yıkılmış. Ama bu hükmü Allah Teala veriyor, Rasulullah uyguluyor. O günün meşru mescidi Kuba mescididir.
Allah Teala Dırar Mescidi için şu hükmü bildiriyor:
“Bir de zararlı faaliyetlerde bulunmak, küfre yardım etmek, mü’minler arasına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resûlüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, “Bizim iyilikten başka hiçbir kasdımız yok” diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.” (Tevbe, 107)
Hemen alttaki ayette de meşru mescide işaret buyuruluyor.
“Onun içinde asla namaz kılma. İlk günden temeli takva üzerine kurulan mescit (Kuba mescidi), içinde namaz kılmana elbette daha lâyıktır. Orada temizlenmeyi seven adamlar vardır. Allah da tertemiz olanları sever.” (Tevbe, 108)
Burada önemli olan, bir yapının meşru olup olmadığını, bizatihi Yaratan’ın hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde bildirmesidir.
O dönemdeki zihni – kalbi problemlere de ya bir ayeti kerime çözüm getirmiş ya da Rasulullah’ın bizzat kendisi.
Sonra farklı yönelişler geliyor. Bazan siyasi farklılıklardan, bazan başka sebeplerden... Öyle ki daha Rasulullah’tan sonra gelen ilk on yıllarda mü’minler arası savaş çıkıyor, ölenler oluyor... Ve farklılıklar, zaman içinde inanç meselelerini de içine alan “dini mahiyet” kazanıyor. Farklılıkların inanç meselelerini de içine alır hale gelmesi, kişilerin din içinde kalıp kalmaması tartışmasını da beraberinde getiriyor.
Bugün:
Türkiye’nin içinde yaşadığı hadiseler.
İslam dünyasının içinde yaşadığı hadiseler.
Kendi durduğu yeri kutsayan ve tüm “Öteki Müslümanlar”ın üstünü çizen anlayışlar. Savaşa, ölüp öldürmeye kadar uzanan yok saymalar...
Ne dersiniz, ne olacak bizim halimiz mahşer ortamında, “Malik-i yevmiddin”in huzurunda? Hangimizin dünyada iken yaşadığı ve başka mü’minlere karşı savaşa soyunmayı meşru kabul ettiği “yol” Yaratan (c.c.) tarafından da meşru görülecek?
Bu sorunun cevabını oraya bırakmanın derin bir yanılgı olacağı muhakkak. “Yanılmışım” dediğimizde, dünyada iken hukukunu çiğnediğimiz mü’minler - insanlar için ödenecek bedeli taşımak kolay değil.
Bu soruyu bu dünyada iken sormalı ve hem kendi içimizde hem birlikte hareket ettiğimiz yapılarda sıhhatli bir yol tutmaya, başkalarını yargılarken de, Allah’ın huzurunda savunulabilir hükümler vermeye itina etmeliyiz.
Bu sayımızda gündemde tartışma konusu olan konularda “Temel ölçüler”i ortaya koymaya çalıştık. Altınoluk, tasavvuf disiplinini hayati önemde buluyor. Ama tartışılan meselelere baktığımızda onun da temel ölçüler içine oturması gerekiyor. Onları da işaretlemeye çalıştık bu sayımızda. Gelecek sayılarımızda da devam edeceğiz.
Altı özenle çizilecek değerlendirmeler bulacaksınız Altınoluk’ta. Titizlikle okuyacak, dostlarınızla paylaşacaksınız.
2 Ekim Pazar günü hicretin 1438’inci yılına giriyoruz. Hicri Yılbaşı’nızı tebrik ediyor, yeni yılların İslam Dünyası için bereketlerle gelmesini niyaz ediyoruz."
YORUMLAR