İslâm'ın Emrettiği Nezâket ve Görgü Kuralları

Şahsiyeti

İnsanlığa örnek şahsiyet olarak lutfedilen Efendimiz, mübârek ömrü boyunca nice ağır cefâlara katlandı, sayısız çile çemberinden geçti.

Allah yolunda katlandığı ezâ ve cefâlar, O’na aslâ bezginlik vermedi, gönlünün muvâzenesini bozmadı. Zira O’nun latif kalbi, dâimâ Rabbinin rızâsını diliyor, O râzı olduktan sonra, fânîlerden gelen eziyetlere aldırmıyordu.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Kâfirlere ve münâfıklara boyun eğme! Onların eziyetlerine aldırma! Allâh’a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.” (el-Ahzâb, 48)

Allah Rasûlü’nün, insanlardan gelen ezâ ve cefâlara büyük bir sabırla tahammül göstermesi, daha önceki mukaddes kitaplarda da haber verilen peygamberlik alâmetlerinden idi.

Nitekim önceleri yahudî âlimlerinden biri olan Zeyd bin Sa’ne, beklenen Son Peygamber’in böyle bir husûsiyete sahip olduğunu, Kur’ân’dan önceki semâvî kitaplardan okumuştu. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’e her baktığında O’nda peygamberlik alâmetlerinin tamamını gören Zeyd bin Sa’ne; Acabâ gerçekten kendisine karşı kaba-saba davrananları da affediyor mu? Kendisine yapılan kabalıklar arttıkça O’nun hilim ve müsâmahası da o nisbette artıyor mu?” diye merak etmiş ve bu hususta Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’i âdeta bir denemeye tâbî tutup hakîkaten böyle olduğunu gördükten sonra mutmain bir kalp ile îman şerefine nâil olmuştur. (Bkz. Hâkim, III, 700/6547)

İSLÂM'IN ZARÂFET VE NEZÂKETİ

Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) hak dâvâsı yolunda sadece gayr-i müslim ve münâfıklardan değil, İslâm’ın zarâfet ve nezâketini henüz yeterince kavrayamamış yeni müslümanlardan sâdır olan kabalıklara da, büyük bir sabırla tahammül gösteriyordu. Çölden gelen görgüsüz bedevîlerin kaba bir hitapla:

“–Ey Muhammed, ey Muhammed!” diye defalarca bağırmalarına rağmen O, her seferinde kendilerine yumuşak bir üslûpla:

“–Buyurun, isteğiniz nedir?” diye mukâbele ediyordu. Yani muhâtaplarının kabalığına rağmen O, hiçbir zaman nezâket ölçülerinin dışına çıkmıyordu.

Yine çölden gelen bir bedevî, Mescid-i Nebevî’nin içinde küçük abdestini bozmuştu. Sahâbîler adamı azarlamaya başladılar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ise:

“–Onu kendi hâline bırakın. Abdest bozduğu yere de bir kova su döküverin. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil.” buyurdular. (Buhârî, Vudû 58, Edeb 80)

İşte Rahmet Peygamberi’nin bu hâli, nice hidâyetlerin bereketli tohumu oldu. Âyet-i kerîmede buyrulur:

(Rasûlüm!) O vakit, Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet Sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu hâlde onları affet; bağışlanmaları için duâ et...” (Âl-i İmrân, 159)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 1, Erkam Yayınları