İslam'ın Evliliğe Bakışı Nasıl?

İslam dinine göre evlilik, Kur’ân-ı Kerîm ve sünnet-i seniyye ile tavsiye edilen bir ibâdettir. 

Güzel dinimiz İslâm, sadece “bir inançlar bütünü” değildir. İslâm, ferdi ve sosyal hayatı kuşatan ilâhî bir sistemdir. İslâm, sistemlerin içinde bir sistem değil, o hayata tatbik edilmesi gereken yegâne ilâhî düzendir. Bu gerçeği böyle bilmeliyiz. Yani müslümanın her ânı, müslümanca olmalıdır. Bu sebeple;

Evlilik, insanlara nimet tarafı çok olan, ilâhî bir ikramdır. Zira evlilik, Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye ile tavsiye edilen bir ibâdettir. Nitekim Nûr Sûresi’nin 32. âyet-i kerîmesinde şöyle buyrulur:

“İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve câriyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfu ile zenginleştirir. Allah lütfu en bol olandır, her şeyi hakkıyla bilendir.”

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de:

“Kişi, evlenmekle dîninin yarısı tamamlamış olur. Diğer yarısı için de Allah’tan korksun.”[1] buyururlar.

EVLİLİĞİN GÂYESİ

İslâm’da evliliğin en temel gâyesi, îmanlı bir neslin yetiştirilmesi ve İslâm ümmetinin sayısının çoğaltılmasıdır.[2] Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu hususta:

“Evlenin ve çoğalın! Çünkü ben kıyâmet gününde diğer ümmetlere karşı sizin (çokluğunuzla) iftihar edeceğim.” buyurmuşlardır. (Ebû Dâvûd, Nikâh, 4)

EVLİLİK, GÖZÜ HARAMDAN KORUR

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Ey gençler topluluğu! İçinizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin! Çünkü bu, gözü (haramdan) koruyan, nâmuslu kalmaya yardımcı olan çaredir. Kimin evlenmeye gücü yetmezse (farz oruçlarından başka nâfile) oruca sarılsın. Çünkü o (oruç), kendisinin şehvetine ve nefsine hâkim olmasını sağlar.” (Buhârî, Savm, 10)

Bu hadîs-i şerîf, günümüzde yaygınlaşmış olan pek çok günahtan kurtuluş çaresini göstermektedir.

EVLİLİKTE DİNDARLIK

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yuva kurarken neye dikkat edileceği hususunda da şöyle buyurmuştur:

“Kadınları yalnız güzellikleri için nikâhlamayın! Muhtemeldir ki, güzellikleri onları alçaltabilir. Onlarla mallarının hatırına da evlenmeyin! Belki malları kendilerini azdırabilir. Kadınlarla dindarlıkları yüzünden evlenin! Muhakkak ki, yırtık elbiseli, siyah (tenli), fakat dindar bir kadın daha kıymetlidir.” (Müslim, c. II, sh.1019)

EVLİLİKTE DENKLİK

İslâm evliliklerinde, kadın ve erkek arasında denklik esastır. Yani bir erkeğin, evleneceği kadına; müslümanlık, nesep (soy), hür olma, meslek ve zenginlik gibi vasıflarda denk durumda bulunması, bilhassa kadını korumak içindir.

“İslâm hukûkunda denklikten maksat, evlenecek eşler arasında dînî, ekonomik ve sosyal seviye bakımından yakınlık ve denklik bulunmasıdır. İslam âlimleri bu denkliğin, hem eşler, hem de akrabalar arasında huzur, sevgi ve mutluluğa sebep olacağı fikrindedirler.

Hanefîlere göre denklik; dindarlık, İslâm, hürriyet, nesep, mal ve meslek konularındadır.”[3]

EVLİLİK, UZUN ÖMÜRLÜ OLMALIDIR

Yuvanın huzur, uyum, mutluluk ve karşılıklı güveni sağlayacak sağlam bir temel üzerine bina edilmesi gerekir. Bu temel, ancak din ve ahlâktır. Ahlâk, zaman ve tecrübelerle olgunlaşır. Ahlâk güzelliği, insan için en kıymetli servettir.

Asıl güzellik, ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan, her yaşta tükenmeyen hazine gibidir. Zenginlik, güzellik, soy-sop, makam, mevki, kariyer gibi insanların çoğunun peşinde koştuğu şeyler geçici olup, evlilik bağının devamını sağlamaz. Üstelik bu özellikler, kibri, kendini beğenmişliği, övünmeyi ve ilgi çekmeyi beraberinde getirir. İnsanı, tahammül edilmez bir hâle dönüştürebilir.

EVLİLİĞE KARAR VERİRKEN

Kişinin hayatındaki en önemli kararlardan biri; eş seçimidir. Zira bu karar, iki evlilik adayı ve âilelerini de içine alacak şekilde geniş bir topluluğu ilgilendirir. Burada verilen isabetli karar, ömür boyu mutluluk ve huzur iklimine sebep olurken, burada yapılan hata ve yanlış kararlar da iki tarafı ve âileleri sıkıntıya sokacak zor bir döneme yol açabilir. Yuva, aynı istikamete bakan, aynı gönül ikliminden beslenen insanların birlikte kanatlandıracakları bir kuş gibidir. Bir taraf öne doğru bakarken birisi arkaya bakarsa, o kuş hem uçup mesafe alamaz, hem de tereddütler içinde enerjisini tüketerek perişan olur gider.

Evlilikte beklentilerin yüksek olması da evlilikte problemler yaşatır. Yüksek beklentilerin karşılanmaması, kişileri hayal kırıklığına uğratır. Günümüzde özellikle gençler pembe hayallerle gerçekçi olmayan istek, arzu ve beklentilerle evliliğe adım atıyorlar. Evlilik kararında karşısındaki insanın karakterinden, evlilikten ne beklediğinden, hayat felsefesinden çok, cüzdanına, mesleğine ve fizîki görüntüsüne bakılıyor. Oysa ki, kişinin zengin olması, güzel olması, yüksek tahsilli olması, o kişiyi iyi bir insan yapmayacağı gibi, iyi bir eş de yapmaz. Maddî beklentiler üzerine yapılan evlilikler, sağlam temeller üzerine oturmadığı için birçok problemi beraberinde getirir.

Pek tabiîdir ki, insanlar arası yüzde yüz uyum mümkün değildir. Ama en baştan dînî, fikrî ve ahlâkî uyum ile gelenek-göreneklerin yakın olması, âile yuvasının başlangıç itibariyle sağlam temeller üzerine kurulmasını sağlar. Ancak baştan bu uyum sağlanamamış ise, daha baştan bazı problemlerin çıkması normaldir.

Evlilik hoşgörüdür, anlayış ve fedakârlıktır. Evlilik, sabır, sadâkat ve tahammüldür. Evlilik, zorlukları, sabırla aşmak; korukları fedâkârlıkla tatlı üzüme döndürmektir. Evlilik, başlı başına bir imtihandır; tıpkı hayat gibi…


[1] Feyzü’l-Kadîr, III, sh: 241; et-Tebrizî, Mişkâtül-Mesâbih, II, sh.1619.

[2] Osman Ersan, İslâmî Açıdan Kadın Değeri ve Hakları, İstanbul, 2005, sh. 54.

[3] Osman Ersan, a.g.e, sh: 57.

Kaynak: Nurten Selma Çevikoğlu, Şebnem Dergisi, 152. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.