İşlediğimiz Günahların Sebebi Nedir?
Günümüzde insanlar, ekseriyet itibârıyla selde sürüklenen âvâre kütükler misâli dehşetli bir gaflet ve şuursuzluk içinde, karanlık meçhullere doğru akıp gitmektedirler. Şâyet biz kendi insanımızı bu akıntılardan kurtaramazsak, onlara başkaları istedikleri şekli ve hâli verirler. Zira gönüller boşluk kabul etmez ve günahlar da ancak Allahʼtan gâfil kalındığı zaman işlenir.
Nitekim âyet-i kerîmede:
“Allâhʼı unutan ve bu yüzden Allâhʼın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.” (el-Haşr, 19) buyrulmaktadır.
Hakîkaten, hiç kimse besmele çekerek bir kardeşine çelme takamaz. Kalbi “Allah” diyen biri; kalplere diken batıramaz, bile bile kul hakkına giremez, haramlara dalamaz.
HUZURA KAVUŞMANIN YOLU RABBİ UNUTMAMAKTIR
Şüphesiz ki, ilâhî ünsiyetin yolu, kulun Rabbini unutmamasıdır. Basîret sahibi mü’minler hangi yöne baksalar O’nun zikir nûrunu; neye kulak verseler O’nun tesbih nağmelerini dinlerler. Bizler de bu dünya hayâtında Rabbimizi ne kadar anarsak yarın ukbâda ilâhî vuslata o seviyede vâsıl oluruz. Temiz bir vicdanla yaşamanın, îmanla ölüp ebedî huzur ve safâya kavuşmanın yolu Rabbi unutmamaktır. Zira âyet-i kerîmenin de ifadesiyle; “Kalpler ancak zikrullâh ile itmi’nâna (hakîkî huzura) erişir.” (er-Ra’d, 28)
Rabbini unutanın ömrü, bir gaflet girdabında ziyan olur gider. O gafletten ancak ölümle uyanılır. Lâkin o vakit her şey bitmiş ve büyük bir hüsranın içine düşülmüş olur.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, SOHBET VE ÂDÂBI, Erkam Yayınları.