İsrail Hapishanelerinde Esir Binlerce Filistinli İşkence ve İnsanlık Dışı Uygulamalara Maruz Kalıyor

"Ağır darp, ceza, taciz, tecavüz tehdidi, tamamen çıplak fotoğraf çekimi, özel hayatın ihlali gibi. Kulakları kesilen veya İsrailli askerlerin gözlerinde sigara söndürdüğü için gözlerini kaybeden mahkumları hayal edin"

İnsan hakları savunucuları, İsrail hapishanelerinde mahkemeye çıkarılmadan gözaltında tutulan Filistinlilerin, tutukevlerinde şiddet, işkence, darp, aç bırakılma ve cinsel taciz gibi insan hakları ihlallerine maruz kaldığını belirtiyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Orta Doğu ve Kuzey Afrika İletişim Direktörü Ahmed Benchemsi ve Filistin Esirler Çalışmaları Merkezi Sözcüsü Amina el-Taveel, AA muhabirine, İsrail hapishanelerindeki insanlık dışı uygulamaları ve buralardaki Filistinlilerin durumlarını değerlendirdi.

Benchemsi, 7 Ekim'de başlayan İsrail saldırılarında pek çok savaş suçunun işlendiğini ve uluslararası hukuk normlarının ihlal edildiğini belirterek, hapishanelerdeki Filistinlilerin uluslararası hukuka aykırı şekilde tutuklu bulunduğunu kaydetti.

İsrail'in, 7 Ekim'den bu yana Batı Şeria, Kudüs ve Gazze'deki Filistinlileri gözaltına alıp "idari tutukluluk" ve savaş esiri gibi "Yasadışı Savaşçı Yasası" kapsamında hapishanelere yerleştirdiğini aktaran Benchemsi, şu değerlendirmede bulundu:

"İsrail hapishanelerinde, 2023'ün sonu itibarıyla, Batı Şeria ve Kudüs'ten 3 bin 291 Filistinli idari tutuklu olarak bulunuyordu. Ayrıca 45 gün boyunca herhangi bir belge olmadan gözaltında tutulmasına izin veren ve 6 ay boyunca bir avukatla görüşmeyi reddeden 'Yasadışı Savaşçı Yasası' kapsamında gözaltına alınan Gazze'den 661 Filistinli vardı. Bu, haklarında hiçbir suçlama ve yargılama olmadan, gizli bilgilere dayalı gözaltı anlamına geliyor. Bugün itibarıyla yılbaşındaki toplam mahkum sayısının 8 bin 600 civarında olduğu tahmin ediliyor. Bunların tümü, uluslararası hukuk kapsamındaki hukuki süreçlere ilişkin garantilerin ihlali."

"İsrail hapishanesinde çok kötü şeyler oluyor"

Benchemsi, Filistinli erkeklerin hapsedildiği Nakab gibi cezaevlerinde işkence, darp ve aç bırakma, kadınların tutulduğu Hasharon​​​​​​​ gibi cezaevlerindeyse çıplak arama ve cinsel taciz vakalarının sıklıkla görüldüğüne dikkati çekti.

Kadınların tutulduğu Hasharon cezaevine ilişkin Benchmesi, "Filistinli kadınlara çıplak arama yapılan yer burası. Birçoğunun söylediği çıplak aramalar çok aşağılayıcı bir şekilde yapılıyor. Bunun yanı sıra hapsedilen pek çok kadın hücrelerde yatacak yerlerin uygun olmadığını, gıda kalitesi ve miktarının da yetersiz olduğunu bildirdi." dedi.

Benchmesi, Nakab hapishanesinin de Filistinli erkekler için en kötü tutukevlerinden olduğunu vurgulayarak, "Burası temelde büyük bölümü çadırlardan yapılmış bir çöl hapishanesi. Burada İsrail'in özel bir birimi var ve hücrelere acımasız baskınlar düzenledikleri biliniyor. Bu baskınlardan birinde 2019'da bir mahkum öldü." diye konuştu.

İsrail hapishanelerinde yaşanan insanlık dışı uygulamalarla ilgili uluslararası raporların tutulduğunu, bu raporların İsrail Başsavcılığı ile paylaşıldığını dile getiren Benchemsi, şöyle devam etti:

"Burada yaşananlarla ilgili Birleşmiş Milletlerin mekanizmalarından İşkenceye Karşı Komitenin ifadelerinden alıntı yaparak söylüyorum, 'İsrail hapishanelerinde çok kötü şeyler oluyor.' Burada yaşananlarla ilgili hukukçular harekete geçerek mahkumların ve mağdurların ifadelerini toplayıp İsrail Başsavcısına gönderdi. Bu tanıklar arasında yer alan Filistinli mahkumlar, biri İsrail'in Necef Çölü'nde yer alan Ketziot Hapishanesinde olmak üzere ölüme yol açan şiddetli darbın uygulandığı hapishaneleri şikayet ettiler. Ayrıca kadın ve erkek mağdurlar, cinsel olarak aşağılanmalarının yanı sıra maruz kaldıkları istismardan şikayet etmemeleri için tehditlere maruz kaldıklarını ifade etti."

Filistinlilere karşı uygulanan işkenceler "şeytani eylemler"

Filistin Esirler Çalışmaları Merkezi Sözcüsü​​​​​​​ Amina el-Taveel, İsrail hapishanelerinde ağır darp sonucu hayatını kaybeden Filistinliler olduğunu aktararak, mahkumların çıplak şekilde bağlandığını ve belirli oturma pozisyonunda şiddetle dövülerek öldürüldüğünü söyledi.

Taveel, İsrail hapishanelerinde Filistinlilere karşı uygulanan işkenceleri "şeytani eylemler" olarak niteleyerek, şu ifadeleri kullandı:

"Sadece Filistinli tutuklu sayısından değil, gözaltına alındıkları ilk andan itibaren yapılan uygulamalardan bahsediyoruz. Ağır darp, ceza, taciz, tecavüz tehdidi, tamamen çıplak fotoğraf çekimi, özel hayatın ihlali gibi. Bazı mahkumların kafatasında, çenesinde, göğsünde, sırtında veya omurgasında kırıklar oluyor. Kulakları kesilen veya İsrailli askerlerin gözlerinde sigara söndürdüğü için gözlerini kaybeden mahkumları hayal edin."

Uluslararası toplumun ve insan haklarıyla ilgilenen kurumların Filistinli esirlere karşı sessiz kaldığının altını çizen Taveel, "Bu insanlık adına bir utanç. İnsanlık iddiasında bulunan, insan haklarından, özellikle de mahkumların haklarından bahseden tüm kurumların alnına leke sürüldü. Neden kendinize insan hakları ve insani yardım kurumları diyorsunuz? Bu kurumlar eğer Filistinlileri, Filistinli aileleri, Gazze Şeridi'ndeki halkı kurtarmak için harekete geçmezlerse insanlığın yüz karası olurlar." dedi.

Taveel, Filistinli mahkumların serbest bırakıldıktan sonra İsrail baskısı nedeniyle basına konuşmaktan çekindiğini belirterek, medyada görüntüleri yer alan mahkumların herhangi bir nedenle cezalandırılabileceğini dile getirdi.

Gazze'de yaşananlardan utanç duyduğuna vurgu yapan Taveel, sözlerini şöyle tamamladı:

"Gazze Şeridi'nde olanlara insan inanamıyor. İnsan aklı bu vahşetleri kaldıramaz. Filistinliler onurlu ve insani şekilde yaşamayı hak ediyor. Filistinliler hayatta kalmak için elinden geleni yapıyor. Biz hayatı seviyoruz, hayattan nefret eden tek bir Filistinli yok. Çocuklarımızı, evimizi, toprağımıza seviyoruz. Ölmeyi, öldürmeyi ve işkence görmeyi sevmiyoruz ama bu gerçek bize dayatılıyor."

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.