İsrail, Yerinden Ettiği 2,3 Milyon Kişiyi Gazze'nin Yüzde 14'lük Kısmına Hapsetmeye Çalışıyor

İsrail ordusu, yerinden edilmiş yaklaşık 2,3 milyon Filistinliyi, Gazze Şeridi'nin yalnızca yüzde 14'lük kısmına hapsetmeyi istiyor.

İsrail saldırıları nedeniyle Gazze'de yaşayan Filistinliler, zorunlu göçe maruz kalmaya devam ediyor.

Daha önce "güvenli olduğunu" iddia ettiği bazı yerlerin de boşaltılmasını isteyen İsrail ordusu, Gazze'deki Filistinlilerin büyük bir bölümünü El-Mavasi bölgesine zorla sürmüş durumda.

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, Gazze'de devam eden zorla yerinden edilmeye ilişkin sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu.

İsrail yönetiminin "tahliye" emirleri nedeniyle Gazze halkının zorla yerinden olduğunu, bunun panik ve kaos yarattığını belirtti.

Gazzelilerin büyük çoğunluğu ayda bir göçe zorlanıyor

Lazzarini, söz konusu boşaltma talimatları sonrası insanların bulundukları bölgeden ayrılmak için çoğu zaman birkaç saat süreleri olduğunu ve ellerine ne geçerse yürüyerek veya eşek arabasıyla göç ettiklerini ifade etti.

Gazze'de hemen hemen herkesin bu "tahliye" emirlerinden etkilendiğine dikkati çeken Lazzarini, Gazzellilerin birçoğunun 7 Ekim'den bu yana ayda bir göçe zorlandığına işaret etti.

Gazzelilerin bölgede var olmayan güvenli yer aramaya devam ettiğini kaydeden Lazzarini, "Bu tahliye taktiği, bu savaşla hiçbir ilgisi olmayan insanlar için sadece daha fazla sefalet, korku ve acı getiriyor. Gazze halkı pinpon topu veya satranç taşı değil, onlar insan." ifadelerini kullandı.

Lazzarini, şu anda Gazze Şeridi'nin sadece yüzde 14'lük kısmının İsrail'in boşaltılmasını istediği bölgelerin dışında kaldığına dikkati çekti.

Bu da yaklaşık 2,3 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze'de halkın büyük çoğunluğunun daracık bir alana sıkıştırılması anlamına geliyor.

BM verilerine göre, İsrail saldırıları ve "tahliye"leri nedeniyle Gazze'deki her 10 kişiden 9'u zorla yerinden edildi.

Filistin Kızılayı, yerinden edilmiş Filistinlilerin sığındığı El-Mevasi bölgesinin oldukça kalabalık olduğunu ve bir çadırlık bile yerin kalmadığını duyurmuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.