İsrail'in Organ Kaçakçılığından Yargılanması Gerekiyor: İddialar ve İtiraflar

Avrupa Parlamentosunun (AP) 2015 tarihli Trafficking in Human Organs başlıklı raporu, İsrail’i organ kaçakçılığına karışan merkezi ülkelerden biri olarak listeliyor.

TRT World Research Centre Araştırmacısı Çağdaş Yüksel, İsrail'in katlettiği Filistinliler üzerinden yürüttüğü organ kaçakçılığına dair iddiaları ve itirafları AA Analiz için kaleme aldı.

***

İsrail’in, Filistinlileri boyunduruk altına alma amacıyla yürüttüğü savaşlar genellikle askeri operasyonlar, toprak anlaşmazlıkları ve siyasi çıkmazlar üzerinden değerlendiriliyor. Ancak bu olayların arkasında, mazlumların bedenlerinin organ ticareti endüstrisi için metalaştırıldığı daha karanlık bir boyut olabilir. İsrail'in Filistinli tutuklulardan ve savaş kurbanlarından organ topladığı ve bunların uluslararası organ ticareti pazarında kullanıldığı ya da İsrail'in organ turizmi için bir merkez haline geldiği iddiaları uzun süredir gündemde. Bu iddialar yalnızca çatışma zamanlarıyla sınırlı olmayıp, Filistinlilerin bedenlerinin barış zamanlarında bile metalaştırıldığını öne sürerek, bölgede süregelen insan hakları ihlallerine ürkütücü ve rahatsız edici bir bakış açısı ekliyor.

Çatışma bölgelerinde organ kaçakçılığı yeni bir olgu değildir. Hukukun çöktüğü ve insan hayatının değersizleştiği savaş bölgeleri, yasa dışı faaliyetler için verimli zeminler sunar. Savaş kurbanlarının organlarının çıkarılması, Balkanlar ve Sahra Altı Afrika dahil olmak üzere çatışma bölgelerinde belgelendi. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Sözleşmeleri ve Cenevre Sözleşmeleri'nde, çatışmalar sırasında sivillerin korunması için açık kurallar vardır. Ancak İsrail, ölü bedenine saygı göstermeyi zorunlu kılan ve cesetlerin yağmalanmasını ve yasaklayan 1949 tarihli Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'ne dahil değildir. [1]

İsrail'de organ kaçakçılığı mı yapılıyor?

İsrail’in bu uluslararası yükümlülüklerden kaçmasının yanı sıra, organ nakilleri etrafında dönen etik ve dini farklılıklar da bu tartışmayı körüklüyor. Yahudi öğretileri "hayat kurtarma" (pikuach nefesh) [2] ilkesini vurgularken, özellikle Ortodoks Yahudiler, beyin ölümü gerçekleşen bir kişinin hala hayatta olduğunu savunarak organ bağışını reddediyor. Bu nedenle İsrail’de organ bağışı oranları düşük kalıyor. Batılı ülkelerde insanların yaklaşık yüzde 30'u organ bağış kartına sahipken, bu oran [3] İsrail’de yüzde 14 civarında seyrediyor. Bu fark, İsraillilerin organ nakli için yurt dışına seyahat ettiği ve Filistinli insanların organlarının hedef alındığı iddialarını da körüklüyor.

İsrail'e yönelik organ kaçakçılığı suçlamaları, 1980'lerin sonlarında ve 1990'ların başlarında yaşanan Birinci Filistin İntifadası sırasında ortaya çıktı. Bu dönemde birçok Filistinli aile, İsrail güçleri tarafından yürütülen operasyonlarda ölen akrabalarının bedenlerinin organları eksik şekilde iade edildiğini ifade ettiler. Başlangıçta temelsiz propaganda olarak reddedilen bu ifadeler, benzer raporların artmasıyla spekülasyonları ve endişeleri güçlendirdi. 1992 yılında İsrail askerleri tarafından öldürülen genç Filistinli Bilal Ahmed Ghanem vakası ve 2009 yılında İsveç gazetesi Aftonbladet’in "Oğullarımızın Organları Çalındı" [4] başlıklı makalesi bu iddiaları daha da ön plana çıkardı. Makale, İsrail’in ölü Filistinlilerden organ topladığını iddia eden ailelerle yapılan röportajları içeriyor ve İsrail tıbbi kurumlarıyla bağlantılı daha geniş bir organ kaçakçılığı ağına işaret ediyordu.

İsrailli yetkililer daha önce Filistinlilerden ve diğer gruplardan organ topladıklarını kabul etti. 2014 yılında tartışmalı bir İsrail televizyon programında üst düzey yetkililer, ölü Filistinlilerden ve Afrikalı işçilerden deri [5] topladıklarını ve bu derilerin İsrail askerlerindeki yanıkları tedavi etmek için kullanıldığını itiraf etti. İsrail Deri Bankası direktörü, ülkenin insan deri rezervlerinin [6] 17 metrekareye ulaştığını ve bu kadar küçük bir nüfus için bu miktarın, daha geniş bir organ toplama pratiğine işaret ettiğini belirtti. İsrailli doktor ve antropolog Meira Weiss, 2002 yılında yayınlanan "Ölü Bedenlerin Üzerinde" (Over Their Dead Bodies) adlı kitabında, [7] Filistinlilerden sistematik olarak organ toplandığı, bunların İsrail üniversitelerinde tıbbi araştırmalar için kullanıldığı ve İsrailli hastalara nakledildiği hakkında ayrıntılar verdi.

Ekim 2023'te Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları İzleme Örgütü (Euro-Med) tarafından yayımlanan bir rapor, [8] Filistinlilerden organ toplandığı iddialarıyla ilgili endişeleri yeniden alevlendirdi. Özellikle İsrail'in elinden geri cenazelerde, bedenlerin üzerinde oynandığına dair işaretler bulunması, bu endişeleri daha da artırdı. Gazze'deki sağlık yetkilileri, iade edilen bedenlerde organların çıkarıldığına işaret eden tutarsızlıklar bildirdi. Rapora göre, İsrail güçleri Gazze’nin kuzeyindeki hastanelerden onlarca Filistinlinin cesedini toplayarak zarar vermiş halde geri gönderdi. Temmuz 2024'te İsrail gazetesi Haaretz ise İsrail ordusunun Sde Teiman Gözaltı Merkezi'nde 1500 Filistinlinin cesedini tuttuğunu bildirdi. [9] Tüm bu iddialar, savaşta ölenlerin onurunu ve daha geniş insan hakları ihlallerini araştırmak için acil bir ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

İsrail organ kaçakçılığına karışan merkezi ülkelerden biri olarak listeleniyor

Ayrıca İsrail, uzun süredir organ nakli turizmi için bir destinasyon olarak eleştiriliyor. Avrupa Parlamentosunun (AP) 2015 tarihli Trafficking in Human Organs başlıklı raporu, [10] İsrail’i organ kaçakçılığına karışan merkezi ülkelerden biri olarak listeliyor ve İsrail’i organ ithalatçısı ve tüketicisi olarak tanımlıyor. Aynı rapor, İsrail’in organ kaçakçılığıyla mücadele etmeyi amaçlayan 2008 İstanbul Bildirgesi’ni imzalamayı reddettiğini de belirtiyor.

İsrail’de organ nakillerine olan ilgi, internet aramaları ve çevrimiçi aktiviteler üzerinden de takip edilebiliyor. İsrail Sağlık Bakanlığının resmi internet sitesinde organ nakli birimleri bulunan hastaneler listeleniyor. [11] Araştırmalarıma göre, 7 Ekim 2023’te Gazze’ye yönelik savaşın başlamasından sonra ABD'de İsrail’deki organ nakilleriyle ilgili Google aramaları artış gösterdi. Google Trends verilerine göre, "İsrail'de böbrek" gibi terimler ve Sheba Tıp Merkezi, Soroka Tıp Merkezi ve Rambam Sağlık Kampüsü gibi hastanelerle ilgili aramalar Ekim 2023’te 0’dan 100’e yükseliyor. Oysa organ nakli birimi bulunmayan Lis Doğum Hastanesi ve Assuta Hastanesi gibi hastaneler için yapılan aramalarda böyle bir artış yaşanmamış ve bu hastanelerin aranma puanı 0 olarak sabit kalmıştır.

Kapsamlı soruşturma yapılması gerekiyor

İsrail, 2008 yılında organ bağışlarını ve nakillerini daha sıkı bir şekilde düzenlemek amacıyla Organ Nakli Yasası'nı çıkarmıştır. [12] Ancak İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları ve devam eden iddialar, organ sömürüsüyle ilgili endişeler üzerinde bir gölge oluşturuyor.

İsrail'in Filistinlilerin organlarını topladığı iddialarını doğrulamak karmaşık bir soruşturma süreci gerektirecektir. Öncelikle bu suçu kanıtlamak için somut deliller gereklidir, ancak İsrail’in askeri işgali, bağımsız soruşturmaları neredeyse imkansız hale getiriyor. Ayrıca hukuki engeller de devam ediyor. İsrail’in bu tür eylemleri uluslararası hukukun açık ihlalleri olacaktır. Dördüncü Cenevre Sözleşmesi, cesetlerin yağmalanmasını yasaklar ve işgal altındaki sivillerin korunmasını zorunlu kılar. [13] Ancak İsrail, Cenevre Sözleşmesi'nin Gazze ve Batı Şeria'da uygulanabilirliğini tanımıyor.

Bu iddiaların kanıtlanması halinde Tel Aviv, ek savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar nedeniyle yargılanabilir. Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) bu tür suçları soruşturma yetkisine sahiptir. İsrail UCM'ye taraf [14] olmasa da Filistin’in üye devlet statüsü, İsrail’in yargılanması için yasal zemin sağlayabilir. Cesetlerin yağmalandığı ve organlarının çalındığına dair süregelen raporlar, yalnızca önemli insani endişeleri artırmakla kalmayıp, aynı zamanda savaş bölgelerinde hesap verebilirlik ve adalet eksikliğinin de altını çiziyor. Artık gerçeği ortaya çıkarmak, mağdurlara adalet sağlamak ve uluslararası insancıl hukukun daha fazla ihlalini önlemek için kapsamlı bir soruşturma yapılmasının zamanı gelmiştir.

[1] https://www.un.org/unispal/document/auto-insert-200116/

[2] https://www.jewishvirtuallibrary.org/pikuach-nefesh

[3] https://www.gov.il/en/pages/organ-transplant-donor-adi

[4] https://www.aftonbladet.se/kultur/a/Rx1n5A/our-sons-are-plundered-of-their-organs

[5] https://www.nbcnews.com/id/wbna34503294

[6] https://www.euronews.com/2023/11/27/israel-stealing-organs-from-bodies-in-gaza-alleges-human-right-group

[7] https://www.middleeastmonitor.com/20231127-is-israel-stealing-organs-from-dead-palestinians/

[8] https://euromedmonitor.org/en/article/5982/Int’l-committee-must-investigate-Israel’s-holding-of-dead-bodies-in-Gaza%E2%80%8B

[9] https://www.aa.com.tr/en/middle-east/israel-holds-1-500-palestinian-bodies-in-its-sde-teiman-detention-center/3276672

[10] https://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/STUD/2015/549055/EXPO_STU(2015)549055_EN.pdf

[11] https://www.gov.il/en/pages/living-donor-organ-transplant

[12] https://ijhpr.biomedcentral.com/articles/10.1186/s13584-018-0203-6#:~:text=In%202008%2C%20responding%20to%20a,they%20participate%20in%20procurement%20efforts.

[13] https://www.un.org/en/genocideprevention/documents/atrocity-crimes/Doc.33_GC-IV-EN.pdf

[14] https://www.cfr.org/backgrounder/role-icc#:~:text=There%20are%20124%20member%20countries,test%20for%20the%20court's%20power.

[Çağdaş Yüksel, TRT World Research Centre'da Araştırmacıdır.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.