İstanbul'un Fethinden Çıkarılacak Dersler!

Yine bir Fetih ayına ulaştık. Varlığımızı çepeçevre kuşatan İstanbul’un diri ruhu varlığımıza derin manalar katıyor ve gönendiriyor.

Kaç yüzyıl oldu?

O büyük fetih katıralarımızı süslerken yüreğimiz Kızılelma hayalleriyle ötelere daha da ötelere gidebilmenin arzusunda. Varlığımızın anlam bulduğu İslamiyet Allah’ın rızasına uygun bir şekilde yaşama çabasına cihat der. Güç ve gayret sarfetmek bir işi başarmak için elinden gelen bütün imkanları kullanmak şeklinde anladığmız cihad, Peygamberimiz tarafından şu şekillerle de manalandırılmıştır.

“Mü’min kılıcı ve diliyle cihad eder. Müşriklere karşı mallarınız, nefisleriniz ve dillerinizle cihad edin. Mücahid nefsiyle cihad edendir. Cihandın en faziletlisi zalim sultanın yanında hakkı söylemektir.”

FETİH TOHUMU İLK OLARAK MEKKE'DE ATILDI

Mekke’de atılan tohum dünyanın her yerinde gölgesine sığınılan ulu bir çınar oldu. İ’layı kelimetullah şeklinde sırlaştırılan bu hakikat bugün de varlığımıza şekil veriyor. Modern dünyanın sömürü ve talanlarına dur diyor.

Daha dün Roma’da şekillenen zulüm insanlığı inim inim inletirken büyük fetih düşlerine yatan müslümanlar İstanbul, İstanbul diyerek yüreklerini polatlandırdılar ve fi sebillillah bu yola baş koydular.

Sahabe efendilerimizin İslâm dininin ilk dönemlerinde İstanbul’a kadar gelmeleri bu ruhu hep diri tuttu ve İstanbul’un alınabileceğinin müjdelerini verdi.

Topkapı surlarının önünde kimin kabri var?

CİHAT İYİYİ YAŞATMA MÜCADELESİDİR!

Batı’nın savaşı ile İslam’ın cihad anlayışı arasında dağlar kadar fark var. Bağnaz anlam alanları oluşturan Batı düşüncesi “Cihad” kavramını öyle netametli bir alana taşıdı ki Allah bizi bu anlayışlardan korusun.

Cihad iyiyi yaşatma mücadelesidir!

Haçlı savaşlarının devam ettiğini fütursuzca dile getiren batılıların bizim cihadımızı anlaması mümkün değildir. “Harb Hukuku”nun örnekleri tarihimizde yer alırken zulüm mekanizmaları merhameti nereden bilecek?

Fetih günlerinin yaşandığı demlere bir daha eriştik. Milletimiz tekrar büyük düşlerini canlandırmalı ki yıllar bizi ebediyete taşısın. Vehim ve korkularla sindirilen aziz milletimiz İstanbul’u her gün kurmalı oradan da Roma’ya ulaşmanın hayaliyle gönenmelidir.

İstanbul’un fethi ile dünya değişti, bu gün hâla diri olan bu ruh bizlere büyük görevler fısıldıyor, durmalı, hikmeti kuşanarak Kızılemla’ya doğru hareket etmeli!

Kaynak: Ali Büyükçapar, Altınoluk Dergisi, syf. 48, Mayıs - 2015

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Çok bilgilendirici

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.