İstanbul'un Fethinin 564. Yıl Dönümü Kutlu Olsun

Varlığımızın can suyu olan İstanbul Mayıs ayında erguvanlarla şenlenirken bizlerde uyandırdığı fetih düşüyle gönüllerimize Firdevs’ten diriliş solukları düşüyor. Fethiniz kutlu olsun!

Yaşayan ve yaşatan insanlarla devam eden toplum hayatının kendine özgü diri ve duyarlı bölgeler oluşturduğunu belirtmekte yarar var.

Fikir denilen belirsizlik alanının insan varlığı içerisinde kendi anlamını bulması hayli düşündürücü, bunun niteliği üzerine eğilmek şart. Mekan, zaman bağlamına yerleştirdiğimiz insanın kendi özgül yapısı, hayatı ve olguları anlamada çok ama çok önemli. Mekan binlerce yıldır aynı zeminde duruyor, zaman bilinmezlerle dolu ama insan her an değişip imtihan oluyor.

Erciyes’i seyreden on binlerce göz ona bakıp ne destanlar söylediler, zaman ise akıp gidiyor, siz buna daire deyin, düz çizgi deyin isterseniz de helezonik yapı olarak tasarlayın değişmeyen gerçekle karşılaşacak belki de susup kalacaksınız.

İnsan meçhul değildir! Peki o büyük kahramanlar nerede?

Organik bütünlüğü ile sistematize edilen insan sırları aralayan elin sahibidir. Varlık, bilgi, ahlak olguları ile çerçevelediğimiz insan buralardan aldığı ilhamlarla kendi karanlığını aydınlatmanın oradan da ufuklar ötesine ulaşmanın özlemine mahkûmdur. Doğum ve ölüm noktalan belirgin olmakla birlikte insan bütüne ulaşmak ya da fert olarak varlık nişanesinin tezahürü olmakla kendi mecrasında akıp gidecektir.

İnsan mutlak varlığa talip, duyarlı bir koordinatın özüdür. Hakikat, gerçek, değer kavramlarının sınırsız dünyasında her dem yeniliklerle buluşan insan bunu ancak kahraman tiplemesiyle yapabilir

Cihat kelimesi yine yürekleri coşturuyor, gönüllere cennet’ten esintiler getiriyor. Durgun bir hayatı kabul etmeyen İslam dini yaşama ve yaşatma zeminini cihat’ta buluyor.

Modern zamanlarda aslına sadık kalamadığımız nice dini terimlerimizden biri de cihat değil mi? Cihat islamî literatürde: “Dini emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmaya çalışmak, İslam’ı tebliğ, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadele vermek” şeklindeki genel ve kapsamlı anlamı yanında fıkıh terimi olarak daha çok” müslüman olmayanlarla savaş, tasavvufta ise nefs-i emmareyi yenme çabası” için kullanılmıştır.

Hak ve fazilet mücadelesi olan hayat, iman, adalet, emniyetle yaşandığı zaman gerçeklere kapı açar.

Mümin hak ve fazilete hizmet duygularıyla dolu; aziz ve kahraman bir varlıktır. Zaaf ve korku müminin yanına yaklaşamaz. Mümin için cihat bir saadet ibadetidir.

FETİH MÜJDESİ

Kur’an-ı Kerim’de buyurulur: “Ey müminler! Siz, Allah’a yardım ederseniz; O da size yardımda bulunur ve ayaklarınızı sağlamlaştırır.” (Muhammed suresi 7)

Hazreti Peygamberin: “Kostantiniyye, muhakkak fetholunacaktır. Onun kumandanı ne güzel bir emir; ve o asker ne güzel askerdir” müjdesini gönüllerine bir muştu gibi koyan müslümanlar daha dört halife dönemindeyken İstanbul yollarına düşmüşlerdi. İstanbul’un Fethi Sultan Mehmet’e nasip olmuştur. Babası ikinci Sultan Murat tarafından itinalı bir İslam terbiyesiyle Akşamseddin gibi veli, Molla Gürani gibi alimlerin gözetiminde büyütülen Sultan Mehmet büyük mükafata pek genç yaşta ulaşmış Fatih ünvanını almıştır. Fethin arkasındaki en büyük hakikat Bizans’ta akıl ve kalp dengesinin bozulmasıydı. Yaratılan her şey Allah’a muhtaç iken O’nsuz bir hayat tamamen hüsrandı ve bu durum Bizans’ın her kurumuna sirayet etmişti.

Bizans İslam’ın diriltici soluğuna hasretti.

Varlığımızın can suyu olan İstanbul Mayıs ayında erguvanlarla şenlenirken bizlerde uyandırdığı fetih düşüyle gönüllerimize Firdevs’ten diriliş solukları düşüyor. Fethiniz kutlu olsun!

Kaynak: Ali Büyükçapar, Altınoluk Dergisi, Sayı: 375, Mayıs 2017

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.