İstanbul’un Merkezi

Araştırmacı-Yazar Fahri Sarrafoğlu, Mimar Sinan tarafından yapılan hesaplamalarla bulunan İstanbul’un orta yerini anlatıyor.

İSTANBUL’UN MERKEZİ NERESİDİR?

Yaklaşık 470 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle ve Mimar Sinan tarafından yapılan hesaplamalarla, İstanbul’un tam ortası bulunmuş ve oraya bir mermer sütun dikilmişti. İlgisizlik nedeniyle unutulmaya yüz tutan mermer sütun, yakın zamana kadar kendi etrafında dönebilirken, çevre düzenlemeleri sebebiyle bu özelliğini yitirdi. Peki, burası nerede ve hikayesi nedir? İşte detaylar:

SUR İÇİNİN TAM ORTASI

Bizans döneminde “Mese Caddesi- Mese Yolu, Osmanlı döneminde ise Divanyolu olarak adlandırılan eski istanbul’un bel kemiği olan yol vardı. Mese, Milyon taşı ile başlar, Aya Sofya’ya yanaşır, batı yönüne doğru dümdüz devam eder. Çok önemli bir yoldur. Bugün bile hala ayakta duran “Milenyum ya da Milyon Taşı” buranın dünyanın da merkezi olduğunu bizlere hatırlatır. Daha doğrusu sıfır merkezi burasıdır. İstanbul’dan Roma’ya giden yolun ilk başlangıç noktasıdır. Peki, İstanbul’un yanı Suriçi İstanbul’un orta noktası neresidir derseniz. İşte bu sorunun cevabı için yıllardır gelen rivayetlere göre bugünkü Şehzadebaşı Camisi’nin köşesi olarak gösterilmektedir.

MİMAR SİNAN VE İSTANBUL’UN ORTASI

Sözlü rivayetler ki bazı kaynak kitaplarda bunu doğrulamaktadır. Mimar Sinan Şehzadebaşı Camisi’ni öyle bir yere yapmak ister ki aynı zamanda İstanbul’un tam merkezinde yani ortasında olsun. İşte suriçinden ölçüm yaparak İstanbul’un tam ortasının burası olduğunu tespit eder ve buraya bu mavi granit taşı kor. O’na göre burası İstanbul’un ortasıdır. Yine gelen rivayetlere göre ki Evliya Çelebi bunu uzun uzun ve birazda abartarak anlatır. Mimar Sinan aslında nasıl ki Bizans döneminde Mese Caddesi varsa yani bugünkü Divanyolu Caddesi, burayı da Topkapı’dan başlayarak Edirnekapı’ya kadar giden geniş bir yol olarak düzenlemek ister. Fakat düzenleme esnasında Fatih Camisi’nin de bir kısmı yola gideceği için bu projeden vazgeçer.

TAŞIN BOYU NİYE KISALDI?

Aslında bu mavi granit taşın boyu, daha da uzun olmasına ve eskiden dönmesine rağmen bugün yol seviyesinin yükselmesinden dolayı taşın boyu kısalmış gibi durmaktadır. Yoksa asıl taş bir veya iki metre daha uzun olduğu tahmin edilmektedir. Şehzadebaşı Camisi’nin tam köşesi yıllardır ben İstanbul’un ortasıyım beni de ziyaret edin diye İstanbulseverleri beklemektedir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.