İstanbul’un Su Kemerleri

Roma ve Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış bir merkez olan İstanbul’da su kaynakları olmadığı için insanların su ihtiyacını karşılamak amacıyla tarih boyunca su kemerleri ve bentler yapıldı. İşte İstanbul’un su kemerleri…

Su kemerleri su taşımak amacıyla inşa edilen kanallardır.

Roma ve Osmanlı dönemine ait olan, bir kısmı da günümüzde kullanılan su isale sistemleri dört bölüme ayrılır:

1- Halkalı Suları/Cevâmi-i Şerife Suları

2- 40 Çeşme Suları (1554-1564)

3- Taksim Suları (1731-1839)

4- Hamidiye, Kayışdağı Suları (1904-...)

MAĞLOVA KEMERİ

Cebeciköy ve Mağlova Kemerleri, Kırkçeşme Su Sistemi’nin en önemli iki eseridir. İki kemer de Alibeyköy Barajı üzerindedir. Mağlova Kemeri, Gaziosmanpaşa ilçesi sınırlarında bulunan Cebeci Köyü yakınlarındadır. İstanbul’a su taşımaya devam etmektedir. 36 metre yüksekliğinde ve 257 metre uzunluğunda olan kemer, iki katlıdır.

40 ÇEŞME SULARI

Kırkçeşme su yollan, İstanbul’un Rumeli yakasını besleyen üç büyük sistemin ikincisidir ve şehrin kuzeyindeki su kaynaklarının bir bölümünü derlemektedir. 1554-1560 yıllarında, yedi yıl gibi kısa bir sürede ve yüzlerce şantiyede aynı anda inşa edilmiştir. Uzunluğu 46 kilometre olup, her iki koldaki katılmalarla 50 kilometreye yaklaşır. Aynı dönemde Süleymaniye Camisi, Süleymaniye su yolları (1550-57), Mihrimah Sultan Camisi ve Mihrimah su yolları (1554-55) inşaatı Sinan tarafından yapılmıştır. Bu tesis için Kovukkemer, Paşa Kemeri, Uzunkemer, Mağlova Kemeri, Güzelce Kemer gibi kimi anıtsal ölçekte 33 tane su kemeri yapılmıştır.

UZUN KEMER

Bir diğer adı Göktürk Kemeri’dir. Kemerburgaz ormanlığının kuzeybatısında yer alan kemer, Göktürk beldesinin girişinde. Kemerin temelleri Roma döneminden kalmıştır. Mimar Sinan tarafından yeniden inşa edilen kemer, Türkiye’nin ayakta kalan en uzun kemeridir. İki katlı kemerin uzunluğu 710 metre, yüksekliğiyse 26 metredir.

EĞRİ KEMER

Kovuk kemer ya da Delikli Kemer adıyla da anılan bu su kemeri, Kemerburgaz-Hasdal yolunda. Kağıthane deresi üzerinde yer alıyor. Hemen yanında Hamidiye Suları bulunuyor. Üç katlı su kemerinin uzunluğu 409 metre.

TAKSİM SULARI

İstanbul’un Beyoğlu Bölgesi’nin su sorunu, ilk kez 1732’de yapılan Taksim Suyu Tesisleri’yle çözüme kavuştu. Meydan adını, eskiden Galata-Beyoğlu suyunun ‘taksim edildiği’, Taksim Maksemi’nden almıştır. Bahçeköy civarında derlenen ve günlük verimi 800 metreküp olan su, 20 km’lik bir isale hattıyla Taksim’deki 2 bin 700 metreküplük depoya ve oradaki Maksem vasıtasıyla 64 çeşme ve sebille üç şadırvana ulaştırıldı. 1732’de I. Mahmud tarafından yaptırılan Bahçeköy (Sultan Mahmut) Kemeri’yle Topuzlu Bent, Valide Benti ve II. Mahmud Benti bu tesislerden.

BOZDOĞAN SU KEMERi

İstanbul’da şehrin içerisinde bulunan Bozdoğan Kemeri şehrin en eski su tesisidir. Genellikle Bozdoğan Kemeri’nin Roma İmparatoru Valens tarafından 368-73 yıllarında yaptırıldığı kabul edilir. Suyu, yedi tepeli kentin -bugün Fatih Camisi’nin bulunduğu- dördüncü tepesinden alıp  -Süleymaniye Camisi’nin yerleştiği- üçüncü tepeye taşıyordu. Yaklaşık bir kilometrelik kemerin batı kolu Fatih’teki Kıztaşı Caddesi’ne, Vefa semtini boydan boya kat eden doğu uzantısıysa Vezneciler’deki 16 Mart Caddesi’ne kadar devam ediyor.

MAZUL KEMER

Halkalı sularını şehre taşıyan Mahmutbey’le Atışalanı arasında geçişi sağlayan su kemeridir. Askeri bölge içerisinde kaldığından gecekondulaşmanın yol açtığı tahribattan kurtulabilmiş ve bugüne kadar ayakta kalabilmiştir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.