İşte O Koltuğun Sırrı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya Başbakanı Angela Merkel'in oturduğu koltuklar harap haldeki 470 parça mobilya arasında yer alıyordu.

Sultan Abdülaziz'in 1866'da Balyan Ailesi mimarlarına yaptırdığı ve 2. Abdülhamid döneminde devletin yönetim binası olan Büyük Mabeyn Köşkü, 1924'te Harp Akademileri Komutanlığı'na tahsis edildi.

Çıkan yangında köşkün bazı bölümleri yandı. 1978'de ise Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredildi. Köşk 1988'de Turgut Özal döneminde ihaleyle restorasyona alındı. 1999'da restorasyon tamamlandı.

1142305_9c7815bc2d72ffe5a69d6093b0df8ea1HİLÂL KOLTUKLARDA ZATEN VARDI

Bu dönemde çıkan yangın sonucu birçok eşya tahrip oldu ancak bina mimarisiyle ilgili tüm incelikler kapsamlı bir şekilde elden geçirildi. Köşkün zamanla değişik kurumlarına dağıtılan eşyaları tek tek toplandı.

Harap haldeki 470 parça mobilya, konservasyon ve onarım sürecinden geçirildi. Erdoğan'ın Merkel'in kabulünde görülen o koltuklar da bu süreçte köşke getirildi.

Köşkün restorasyon sürecinin tamamında görev yapan Yüksek Mimar Restorasyon Uzmanı Ahmet Selbesoğlu, "Bu koltuklar çok kötü haldeydi. Titizlikle çalıştık. Üzerindeki Osmanlı arması çıkartılıp yerine yuvarlak mermer bir parça konulmuş. Koltuk başlarındaki sonradan sökülen hilalleri fotoğraflardan yola çıkarak yerine koyduk ancak Osmanlı armasıyla ilgili kesin bir belge bulunamadığı için yeniden yapılamadı" dedi.

BÜYÜK MABEYN KÖŞKÜ'NÜN TARİHİ

Yıldız Sarayı'ndaki Büyük Mabeyn Köşkü, Sultan Abdülaziz tarafından 1866 yılında Balyan Ailesi mimarlarına yaptırıldı. Köşkün dış cephesi yivli ve kompozit başlıklar, sütunlar, konsollu ve dilimli arşitravlarla (sütunların taşıdığı üst yapının en alt parçası) bezendi. Köşkün iç planı ise eski mimari geleneğe dayalı olarak tamamlandı.

Alt kattaki havuzlu Divanhanesi ve ikinci kata çıkan kristal trabzanlı merdivenleri, en çok ilgi çeken mekanları oldu. Köşkün üst katı padişah tarafından kullanılırken, diğer bölümler ise üst düzey saray görevlilerinin kullanımına aitti.

II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) devletin yönetim binası olan köşk, hem Osmanlı hem Cumhuriyet döneminde önemli davetlerde kullanıldı.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.