İstihlâf Ne Demek?
İstihlâf nedir veyahut ne demektir? Namazda istihlâf nasıl yapılır?
İstihlâf, kişinin üstlendiği dinî-hukukî bir görevde yerine başkasını geçirmesi anlamında terimdir.
İSTİHLÂF NE DEMEKTİR?
Sözlükte istihlâf, “yerine birini geçirmek, halef bırakmak” demektir. Bu anlamla ilişkili olarak imamın namaz içerisinde bir mazeret sebebiyle imamlığı başkasına bırakmasına veya hâkimin yargı görevini yerine getirmek üzere bir nâib tayin etmesine istihlâf denildiği gibi devlet başkanının kendisinden sonra yerine bir başka kişiyi bırakması da ahd veya istihlâf terimiyle ifade edilmiştir. Kelime Kur’ân-ı Kerîm’de sözlük anlamında, fakat bir topluluğun kendilerinden öncekilerin yerine getirilip yeryüzünde söz sahibi kılınması mânasını içerdiğinden terim anlamına da kapı aralar tarzda (el-En‘âm 6/133; el-A‘râf 7/129; en-Nûr 24/55), hadislerde ise hem sözlük hem terim mânasında (Wensinck, el-Muʿcem, “ḫlf” md.) geçmektedir. Yerini başkasına bırakan kimseye müstahlif, bırakılana da müstahlef denir. Bu ikinci kişi için kadılık söz konusu olduğunda daha çok nâib, devlet başkanlığı söz konusu olduğunda halîfe kelimeleri kullanılmıştır.
NAMAZDA İSTİHLÂF
Namaz kıldırırken imamın bir mazeret sebebiyle devam edememesi durumunda cemaatten birini yerine geçirmesi ve başlanmış olan namazın bu kişi tarafından tamamlanması fakihlerin çoğunluğunca kural olarak câiz görülür ve bu cevaz cemaatin namazının korunması amacıyla açıklanır. Ancak hangi sebeplerle istihlâfa başvurulacağı, ne gibi şartların gerektiği konusunda mezhepler arasında farklı görüşler bulunmaktadır. Hanefîler, namazda kusan veya burnu kanayan kimsenin abdest alıp kaldığı yerden devam etmesini öğütleyen hadisi (İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 137) ve Hz. Ömer’in, namaz kılarken yaralandığında arkasında bulunan Abdurrahman b. Avf’ı yerine imamlığa geçirmesini delil göstererek namazda istihlâfın câiz olduğunu ileri sürerler. Şâfiî ve Hanbelîler’deki hâkim görüş de bu yöndedir. Ancak bu iki mezhepte istihlâfın câiz olmadığı yönünde ikinci bir görüş vardır ve bu görüş imamın namazının bozulması halinde cemaatin namazının da bozulacağı, dolayısıyla istihlâf yoluyla namaza devam etmenin mümkün olmayacağı esasına dayanır. Bu durumda namaz baştan itibaren yeniden kılınır. Mâlikîler ise vakit namazlarında istihlâfın mendup, cuma namazında vâcip olduğunu söyler ve bu konuda, son rahatsızlığında Hz. Peygamber’in (s.a.v.) yerine namazı kıldıran Hz. Ebûbekir’in Resûlullah’ın (s.a.v.) kendisini iyi hissedip cemaate katıldığını anlayınca yerini ona bırakmasını örnek gösterirler. (İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”, 142)
Kaynak: DİA