İtikâf Çeşitleri Nelerdir?
Îtikâf, lügatte kendini bir yere hapsederek durup beklemek, maddî-mânevî, müsbet-menfî bir şey üzerinde ısrarla durmak gibi mânâlara gelir.
Îtikâf, kulluk ve Allâh’a yakınlaşmak niyetiyle mescidde belli bir süre durmak (ikâmet etmek) demektir. Başka bir kayıt bulunmadığı için bu bekleyiş, bir saat bile olsa îtikâf yerine geçmiş olur. Buna nâfile îtikâf denir. Fakat:
“…Mescidlerde ibâdete çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin!..” (el-Bakara, 187) âyeti, îtikâfta orucun şart olduğuna ve bu sebeple îtikâf müddetinin bir günden daha az olamayacağına delâlet eder ki, bu da asıl şer’î îtikâftır. Bu sebeple îtikâf daha ziyâde Ramazan ayında ve oruçlu olarak mescidde kalmak şeklinde tatbîk edilmiştir. Dolayısıyla îtikâf, gündüzleri oruçla, geceleri de ibâdet ve zikirle mescidde geçirerek, tam mânâsıyla kulluğa teksîf olmaktır.
İTİKÂFIN ÇEŞİTLERİ
Ramazan’ın son on gününde yapılan îtikâf, kifâye sûretiyle sünnet-i müekkededir. Bir yerde bu sünnet tatbîk edildiğinde diğer müslümanlardan mes’ûliyet kalkar. Îtikâf, nezredildiğinde, yâni adandığında ise vâcip hükmündedir. Bunların dışında Ramazan hâricinde ibâdet maksadıyla yapılan îtikâflar ise müstehaptır. Îtikâf, abdest gibi zarûrî ihtiyaçlar hâricinde hiçbir sebeple mescidden dışarı çıkmamaya îtinâ göstermeyi gerektirir.
Peygamber Efendimiz’in hanımları kendi hücrelerinde (odalarında) îtikâfa çekilmişlerdir. Zîrâ Efendimiz, hanımları için mescidde kurulmuş îtikâf çadırlarını söktürmüştür. Bu sebeple de müslüman kadınların mescidlerde değil, evlerinde mescid olarak kullandıkları husûsî köşelerinde îtikâfa çekilmeleri uygun bulunmuştur.
Hazret-i Âişe -radıyallâhu anhâ- şöyle der:
“Ramazan ayının son on günü girdiğinde Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- geceleri ihyâ eder, ev halkını uyandırır, kendini ibâdete vererek eşleriyle alâkayı keserdi.” (Buhârî, Fadlu Leyleti’l-Kadr, 5; Müslim, Îtikâf, 7)
Yine Âişe vâlidemizin bildirdiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, vefât edinceye kadar Ramazan’ın son on gününde îtikâfa girmiş, vefât ettiği senenin Ramazan’ında ise yirmi gün îtikâf yapmıştır. O’nun vefâtından sonra da hanımları bu sünneti tatbîk etmişlerdir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hazret-i Muhammed Mustafa-1, Erkam Yayınları