İtina Ne Demek?
İtina: Bir işi yaparken gösterilen hususî dikkat; ihtimam, özen anlamına gelmektedir.
İTİNA KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Kâbe ile alâkalı, inşâ edildiği günden itibâren îfâ edilegelen birtakım husûsî vazîfeler vardı ki, bunları ilk zamanlar Hazret-i İsmâîl yürütmüştü. Ardından bu şerefli vazîfeler İsmâîl -aleyhisselâm-’ın oğluna geçmiş, sonra Cürhümîlere ve onlardan da çeşitli kabîlelere geçerek nihâyet Kureyş’e intikâl etmişti. Daha sonra kurulan Mekke şehir devletinde de itina ile yerine getirilen bu vazîfeler şunlardı:
1. Sidâne veya Hicâbe: Kâbe’nin perdedarlığı ve anahtar koruyuculuğu vazîfesi.
2. Sikâye: Hacılara tatlı su ikrâm etmek ve Zemzem kuyusu ile alâkalı vazîfe.
3. Rifâde: Fakir hacılara yemek ikrâm etmek, onları barındırıp ağırlamak vazîfesi.
Bu vazîfeleri deruhte etmek, en büyük şeref sayılırdı. Bu hizmetler Asr-ı Saâdet’te Mekke’nin ileri gelen âileleri arasında paylaşılmıştı. Hazret-i Ömer, hilâfeti zamânında mezkûr hizmetler için tahsisât ayırmış, Hazret-i Muâviye’den itibâren de bu işler bir nizâma konulmuştur. Osmanlı idâresinde ise Kâbe hizmetlerine
her yıl Haremeyn tahsisâtından pay ayrılmıştır.
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Mekke’de âdeta yapayalnız kalmıştı. O, ümmetine düşkün bir Peygamber olarak önce onları göndermiş, kendisi de Muhâcirler’in gerisini kollamak gibi bir hareketi
tercîh etmişti. Zâten murâd-ı ilâhî de böyleydi. Hattâ mukaddes yolculukta biricik yoldaşı olacak olan Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, hicret için kendisinden izin istediğinde:
“–Sabret!” buyurmuş ve ilâve etmişti:
“–Belki Allâh sana hayırlı bir yol arkadaşı verir!” (İbn-i Hişâm, II, 92)
Buna çok sevinen Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh-, hicrete hazırlık olmak üzere sekiz yüz dirheme satın aldığı iki deveyi, evinde dört ay itina ile besledi. (Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 45)
Müʼmin, kendisini İslâm’a tam mânâsıyla râm etmeli, İslâm’ın izzetini, haysiyetini korumalı. İslâmʼın, iktisâdî ve ictimâî her sahada vaz ettiği kâidelerin tatbikine itina ve gayret göstermeli…
YORUMLAR