İttiba Ne Demek?
İttiba nedir, ne anlama gelir? İttiba kelimesinin sözlük anlamı nedir? Kur’an-ı Kerim ve hadislerde ittiba nasıl geçmektedir?
İttiba, “Bir müctehidin görüşüne göre amel etme; cemaatle namazda imama uyma” anlamında terimdir.
İTTİBA NEDİR?
Sözlükte “ardınca gitmek, uymak, itaat etmek” anlamındaki teba‘ kökünden türeyen ittibâ‘ aynı mânayı taşır. (Lisânü’l-ʿArab, “tbʿa” md.; Kāmus Tercümesi, III, 196-197) Arapça’da iktidâ, iktifâ, imtisâl, i‘timâm, i‘timâr, itâat kelimeleri de “uymak, tâbi olmak” anlamında kullanılır.
KUR’AN-I KERİM VE HADİSLERDE İTTİBA
Kur’an ve Sünnet’te sözlük anlamı çerçevesinde sıkça kullanılan ittibâ fıkıh usulünde ictihad-taklit terimleriyle bağlantılı olarak kavram haline gelmiş, fürû-i fıkıhta ise “cemaatle namaz kılarken cemaatin imama uyması ve onun yaptığı fiillerin aynısını yapması” anlamıyla terimleşmiştir.
Kur’an’da ittibâ kelimesi iki âyette geçer (el-Bakara 2/178; en-Nisâ 4/157), aynı kökten fiil kalıbında da 135 âyette zikredilir. (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “tbʿa” md.) Bu âyetlerde kimlerin inanç ve amelle ilgili sözlerinin dinlenip peşlerinden gidileceği, kimlerin sözlerinin dinlenmeyeceği hususunda ayrıntılı bilgilere yer verilmiş ve bu âyetlerin çoğunda Allah ve resulüne ittibâ etmenin gereği üzerinde durulmuştur. Şöyle ki: Allah’ın rızasına (Âl-i İmrân 3/162,174; el-Mâide 5/16), Allah’ın yoluna (el-Mü’min 40/7), Allah’ın hidâyetine (el-Bakara 2/38; Tâhâ 20/123), Allah’tan indirilene / vahye (el-En‘âm 6/50; el-A‘râf 7/203), Kur’an’a (el-Bakara 2/170), âyetlere (Tâhâ 20/134), şeriata (el-Câsiye 45/18), hakka (Muhammed 47/3), zikre (Yâsîn 36/11), nura (el-A‘râf 7/157), dine (Âl-i İmrân 3/73), sırât-ı müstakîme / İslâm’a (el-En‘âm 6/153) ve Hz. Peygamber’e (el-Bakara 2/143) ittibâ emredilmiş ve övülmüştür. Buna karşılık şeytana (el-Bakara 2/168) kâfirlerin, Ehl-i kitabın, âyetleri yalanlayanların ve bilmeyenlerin hevâ ve heveslerine (el-En‘âm 6/56,150; er-Ra‘d 13/37; el-Câsiye 45/18), insanın kendi hevâsına, şehvetlerine (en-Nisâ 4/27), bâtıla, Yahudilik ve Hıristiyanlığa (el-Bakara 2/120), Allah’ı kızdıran şeylere (Muhammed 47/28), zalimlerin emirlerine (Hûd 11/59), bozguncuların yoluna (el-A‘râf 7/142), zanna (Yûnus 10/66) ve müminlerin yolundan başka yollara (en-Nisâ 4/115) uyulması nehyedilmiş ve yerilmiştir.
Hadislerde hem ittibâ kelimesi hem aynı kökten fiil ve isimler yer alır. (Wensinck, el-Muʿcem, “tbʿa” md.) Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde Müslümanların Kur’an ve Sünnet’e tâbi oldukları sürece doğru yoldan sapmayacaklarını haber vermiştir. (Muvaṭṭaʾ, “Ḳader”, 3) Resûl-i Ekrem (s.a.s.), yabancı ülkelerin hükümdarlarına gönderdiği İslâm’a davet mektuplarının başlangıcında veya sonunda, “Selâm (kurtuluş) yalnız hidâyete tâbi olanlarındır” ibaresine yer vermiş, muhataplarından Allah’a iman etmelerini ve kendisine tâbi olmalarını istemiştir. (Hamîdullah, II, 297, 315, 329, 332, 334) Allah ve resulünün emirleri olarak ülü’l-emrin ve âlimlerin emirlerine ittibâ edilmesi üzerinde önemle durulurken (Müslim, “İmâre”, 8) Allah’a isyan ve günah olarak belirlenmiş hususlarda ittibâ etmenin câiz olmadığı ifade edilmiştir. (Buhârî, “Aḥkâm”, 4; Müslim, “İmâre”, 38-39) Bir hadiste, “Kim güzel bir âdet başlatırsa kendisine hem o âdetin hem de ona tâbi olup onunla amel eden kimselerin sevabı kadar sevap yazılır. Yine kötü bir âdet başlatan kimseye hem o amelin hem de kendisine tâbi olup onunla amel eden kimselerin günahı kadar günah yüklenir” buyrulmuştur. (Müsned, IV, 361; bk. Müslim, “ʿİlim”, 15; Tirmizî, “ʿİlim”, 15)
Kaynak: DİA
YORUMLAR