İyi veya Kötü Çığır Açanların Mesûliyeti
Mü’minler güçlerinin yettiği kadarı ile ve ellerinden geldiğince iyi bir aile yuvası kurmaya çalışırlar. Bu yönde gerekli olan dinî-ahlâkî hassasiyetleri göstermelerinin yanında, diğer taraftan Allah Teâlâ’ya dua ve niyazda bulunarak, eşleri ve çocukları hakkında iyilik ve hayır temenni ederler. Onların faziletlerle donanmış, en güzel ahlâkla bezenmiş kişiler olmalarını arzu ederler. Allah’ın koruması sayesinde cehennem azabından kurtulan bahtiyarlar zümresine önder kılınmalarını Allah’dan dilerler.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Kim güzel bir işe aracılık ederse, onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyi gözetir ve karşılığını verir.” (Nisâ, 85) Rasûlullah (sav) buyurdular:
İslâm’da iyi bir çığır açan kişiye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm’da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır. Fakat onların günahından hiçbir şey noksanlaşmaz.” (Müslim, Zekât, 69; Nesâî, Zekât, 64)
HERKES YAPTIĞINDAN SORUMLUDUR
İslâm, insanın bir başkasının yaptığı hatadan ve gücünün yetmediği şeylerden mesul olmadığını îlân etmiştir. Kişinin mesul olabilmesi için akıllı ve bülûğ çağına (12 yaş civarı) erişmiş olması ve fiili isteyerek yapması şarttır. Bu durumda herkes, ancak kendi yaptığından sorumludur. Fıkıh’ta:
“Ukubâtta niyâbet câiz olmaz” kâidesi vardır. Yani bir kimsenin cezasını ona vekâleten bir başkası çekmez. Bu bakımdan İslâm, Hristiyanlıktaki aslî günah inancını, ya da günahın babadan oğla geçtiği iddiasını reddetmektedir. İslâm’a göre günah, şahsîdir; nesilden nesile miras bırakılmaz. Fakat nasıl ki iyi bir çığır açmak, hayırlı işlere yol açmak ve sebep olmak insana sevap kazandırırsa; günaha sebep olmak, günahın işlenmesine zemin hazırlamak, kötü bir gelenek başlatmak ve kötü örnek olmak da aynı şekilde kişiye günah kazandırır. Bu sebeple, birtakım insanların câhilliklerinden istifade ederek onları doğru yoldan saptırıp inkâra ya da günaha sürüklemek büyük bir vebâl, ağır bir yüktür. Kur’ân-ı Kerîm’de, Hz. Muhammed’e (sav) indirilen vahyin “öncekilerin masalları”ndan ibaret olduğunu söyleyen kişilerin, saptırdıkları insanların bir kısım günahlarından da sorumlu tutulacağı, ayrıca güç ve imkân sahibi olanların, saptırdıkları zayıf karakterli kimselerle birlikte azaba mâruz kalacağı ifade edilmektedir.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları