Kâbe'deki Osmanlı Revakları Yerlerine Konuldu

Kâbe'nin çevresinden sökülen Osmanlı revakları, Türkiye'nin de etkisiyle restore çalışmalarının ardından yeniden yerlerine monte edildi.

Suudi Arabistan yönetimi tarafından Harem-i Şerif''i genişletme çalışmaları kapsamında Kâbe'nin çevresinden sökülen Osmanlı revakları, Cumhurbaşkanı’nın girişimleriyle yeniden yerlerine konuldu.

Bugünlerde Hac ve Umre için kutsal topraklarda olan Müslümanları, yerlerine monte edilen Osmanlı revakları karşılıyor...

osmanli_revaklari_monte_edildi_1430831745_9889

Yaklaşık dört yıl önce özellikle, genişletme çalışmaları başlayınca devasa otellerin gölgesindeki yerlerinden sökülen Osmanlı revaklarının Suudi yönetimi tarafından yerine konulmayacağı söylentileri, dünya genelinde tepki toplamış ve Türkiye'yi de harekete geçirmişti.

Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz El-Suud'un Kabe'nin etrafını genişletme emrinden sonra revakların yıkılıp atılacağı ortaya çıkmış ve bunun üzerine Başbakan (döneminde) Recep Tayyip Erdoğan devreye girerek buna mani olmuştu.

200 KİŞİLİK HEYET ARABİSTAN'A GİTTİ

Sökülme işlemleri başlamadan hemen önce Suudi Arabistan’dan bir heyet gelmiş, Türk yetkililer, tarihçiler ve mimarlarla görüşmüştü. Daha sonra ise Türkiye'den, Suudi Arabistan'a giden içerisinde mimar, mühendis ve tarihçilerin olduğu 200 kişilik ekip tarafından eserler aslına uygun olarak onarıldı ve yerlerine monte edildi.

sOwim_1430833507_666

SUUD YETKİLİLERLE GÖRÜŞME ANINDA GELEN TELEFON

Onarılma çalışmalarında yer alan bir isim süreci şöyle anlatmıştı:

"Suud yetkili bize neden zulmediyorsunuz. Eski taşlarla uğraştırmayın bizi, atalım bunları” dediler. Bu yaklaşımı nasıl karşılayacağımızı düşünürken, Başbakan (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan) aradı.

Toplantıya ara verdik. Erdoğan, Suudi yetkililerle görüşmelerin ne durumda olduğunu sordu, “Ben de görüşmedeyim” dedim. Telefonu kapattıktan sonra ana yüklenici Suudi firmasının yetkilisi, kiminle konuştuğumu sordu, “Başbakanımız Erdoğan, projeyi ve Osmanlı revaklarının nasıl korunacağını sordu” dedim. Suudi yetkili bir an durdu, masadakilere “Toplantı bitmiştir” dedikten sonra bana döndü, “İş sizindir” dedi.

Osmanlı revaklarının sökülüp korunarak, yeni projeye eklenmesine ilişkin sözleşmeyi imzaladık"

nWKCa_1430833812_9428

Kabe etrafındaki revakların yapımı Sultan II. Selim saltanatında başlayıp, oğlu Sultan III. Murad döneminde tamamlandı...

Kaynak: Haber 7

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.