Kabir Azabı Var mı?
Kabir azabı var mıdır? Mü'min suresi 45 ve 46. ayetlerin tefsiri nedir?
"Neticede Allah onu, Firavun ve yönetiminin kurdukları tuzakların şerrinden korudu. Buna karşılık Firavun ehlini o korkunç azap kuşatıverdi."
"Ateş! Sabah akşam onun karşısına getirilecek ve ona maruz bırakılacaklar. Kıyâmetin kopacağı gün ise: “Firavun ehlini cehennemdeki en şiddetli azaba sürükleyin!” denilecek." (Mü'min Sûresi 45-46. Ayet)
Kabir Azabı Var mı? (Mü'min Sûresi 45-46. Ayet Tefsiri)
Öyle anlaşılıyor ki bu zat çok muteber bir mevkide olduğundan, bu sözlerine rağmen Firavun ona ilk merhalede bir zarar verememiştir. Gerçekleri korkusuzca dile getiren o mü’min adamı yüce Allah Firavun’un ve kabinesinin hazırladığı tuzağın tüm kötülüklerinden korumuştur. Ona ne bu dünyada ne de bundan sonraki hayatta hiçbir kötülük dokunmamıştır. Fakat en yakın çevresinin bile Mûsa’yı kabul ettiğini gören Firavun, ondan etkilenenleri tasfiye etme planlarına girişmiştir. Bu arada Hz. Mûsâ’ya İsrâioğulları’yla birlikte Mısır’dan çıkma emri gelmiş, peşine düşen Firavun da ordusuyla birlikte azabın en kötüsüyle kuşatılarak suda boğulmuştur.
Bu âyetlerde Firavun ve âilesine sırasıyla verilecek olan üç farklı azaptan bahsedilir:
› “Firavun ehlini o korkunç azap kuşatıverdi” (Mü’min 40/45): Bu, Hz. Mûsâ ve beraberindeki İsrâiloğullarını kovalarken Kızıl denizde boğulmalarıdır.
› “Ateş! Sabah akşam onun karşısına getirilecek ve ona maruz bırakılacaklar” (Mü’min 40/46): Bu, berzah âleminde vuku bulacak bir cezalandırmadır. Bunun şiddeti cehennem azabına göre azdır. Ateşin içine girmezler, onunla yüz yüze getirilirler. Onlar boğulmalarında kıyamet gününe kadar geçecek süre içinde sabah akşam o ateş ile karşı karşıya getirilerek dehşet içinde kalırlar. Aslında bu azap sadece Firavun ve kavmine mahsus olmayıp, tüm kâfirler için geçerlidir. Firavun sadece bir misaldir. Mü’min ve sâlih kullara ise, ölümlerinden kıyamete kadar geçecek süre içinde âhirette kendilerini bekleyen o güzel cennet manzaraları sabah akşam gösterilecektir.
Nitekim Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:
“Sizden herhangi bir kimse öldüğünde sabah ve akşam ona kalacağı yer gösterilir. Eğer cennet ehlinden ise cennet ehlinden birisi olarak ona yeri gösterilir. Şayet cehennem ehlinden ise yine cehennem ehlinden birisi olarak yeri gösterilir ve: «Yüce Allah kıyamet günü buraya seni göndereceği vakte kadar senin kalacağın yer burasıdır» denilir.” (Buhârî, Cenâiz 89; Müslim, Cennet 65)
Bu sebepledir ki Nebiyy-i Ekrem (s.a.s.), dualarında kabir azabından Allah’a sığınırdı, müslümanlara da ondan Allah’a sığınmalarını tavsiye ederdi. (Buhârî, Ezân 49; Müslim, Cennet 67)
Resûlullah (s.a.s.), yanından geçmekte olduğu iki mezar hakkında şöyle buyurdu:
“Bu ikisi, hayatta iken küçümseyerek işledikleri birer büyük günah yüzünden azap görüyorlar. Evet, aslında işledikleri günahlar büyüktür. Biri koğuculuk yapardı. Diğeri ise abdest bozarken idrarından sakınmaz, iyice temizlenmezdi.” (Buhârî, Vudû 55, 56; Müslim, Taharet 111)
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur:
“Kabirdeki ölü, denizde boğulmak üzere olan ve dehşet içerisinde yardım isteyen kimse gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden, samîmî ve sâdık arkadaşından bir dua bekler. Şayet bir dua gelecek olsa, bu onun için dünya ve içindekilerden daha kıymetli ve sevimli olur. Şüphesiz Allah, kabir ehline, dünyadakilerin duası bereketiyle dağlar misâli ecir verir. Dirilerin ölülere gönderebileceği en iyi hediye ise onlar için istiğfâr etmek ve onlar adına sadaka vermektir.” (Deylemî, Firdevs, IV, 103/6323; Ali el-Mütteki, Kenzu’l-ummâl, XV, 694/42783; XV, 749/42971)
Dolayısyla bahsi geçen âyet-i kerîme ve bir kısmını burada zikrettiğimiz hadis-i şerifler, kabir azabının kesinliğini ortaya koymaktadır. Allah Teâlâ bizi, ölümün şerrinden, kabir azabından ve âhiretin dehşetli hallerinden muhafaza eylesin!
› Kıyâmetin kopacağı gün ise: “Firavun ehlini cehennemdeki en şiddetli azaba sürükleyin” (Mü’min 40/46) denecek: Bu ise cehennem ateşidir.
Kaynak: Prof. Dr. Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR