Kabzdan Önce Satış Yasağı Nedir?

Kabzdan önce satış yasağı nedir, ticaret hayatında ne gibi etkileri olur?

Satın alınan bir malın fiilen teslim alınmasına “kabz” denir. Malın teslim alınmazdan önce, müşteri tarafından üçüncü bir kişiye satılması, ilk satıcı ve alıcı arasında teslimle ilgili olarak çıkabilecek bir anlaşmazlık, ikinci satışı da etkileyecektir. Malın ilk satıcıdan teslim alınamaması; onun sözünde durmaması, malın telef olması veya defolu çıkması gibi sebeplerden kaynaklanabilir. Böyle bir durumda, bir önceki problem çözülmedikçe, ikinci satıcı taahhüdünü yerine getiremeyecektir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Kim bir gıda maddesini satın alırsa, onu kabzetmedikçe başkasına satmasın.” [1] Bu hadiste zikredilen yiyecek maddesi örnek kabilinden olup, hadis bütün menkul eşyanın alım satımını kapsamına alır.

Kabzdan önce başkasına satış geçerli olursa, bu durum, mal hiç yer değiştirmeden, hatta henüz mal üretilmeden fiyatının yükselmesine neden olur. Bir takım aracılar, malı hiç görmeden kağıt üzerinde kazanç elde etmiş olurlar.[2]

İmam Ebû Hanîfe ve Ebû Yûsuf’a göre, gayri menkul üzerinde kabzdan önce tasarrufta bulunmak caizdir. Dayandıkları delil, “istihsan” prensibidir. Çünkü gayri menkulün kabzdan önce telef olması veya değişikliğe uğraması çok nâdir görülen bir durumdur. Seyrek olan bir şeye ise itibar edilmez.

İmam Muhammed, Züfer ve Şâfiî’ye göre gayri menkulün de, menkuller gibi, kabzdan önce satışı caiz değildir.[3]

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Büyû’, 54, 55; Müslim, Büyû’, 29-32, 34-36, 39, 41; Ebû Dâvud, Büyû’, 65. [2] K. Miras, age, VI, 437. [3] bk. Kâsânî, age, V, 180; İbnü’l-Hümam, age, V, 204; Ali Haydar, Duraru’l-Hükkâm, I, 407, Mecelle, Madde: 253; Hamdi Döndüren, Alım-Satımda Kâr Hadleri, s. 76, 77, 137, 138.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA TİCARET

İslam’da Ticaret

İSLAM’DA TİCARET MALINDA BULUNMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

İslam’da Ticaret Malında Bulunması Gereken Özellikler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.