Kademi Şerif Nerede?
Kademi şerif nedir? Kademi şerif nerede? Kadem-i şerif hakkında bilinmesi gerekenler...
Kadem-i şerif: Efendimiz’in mübarek ayakları anlamına gelmektedir.
KADEM-İ ŞERİF (HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)’İN AYAK İZİ)
Taş veya tuğla zemin üzerinde bulunan ve “nakş-ı kadem-i saadet” de denilen Topkapı Sarayı Hırka-i Saadet Dairesi’nde dördü taş, ikisi tuğla olmak üzere Hz. Peygambere izafe edilen altı tane ayak izi vardır.
Bunların en çok önem verilen ve kapaklı altın çerçeve içinde tutulanı, Sultan Abdülmecid zamanında Trablusgarp’tan getirtilen ve Hz. Peygamber’in Miraca çıkarken bastığı taş olarak rivayet olunan ayak izidir. Bundan başka Eyüp Sultan, Sultan I. Abdülhamid ve Sultan III. Mustafa Türbelerinde de kadem-i şerifler bulunmaktadır.
KADEM-İ ŞERİF HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER
Sultan Ahmed, câminin inşâsı sırasında Mısır’da Sultan Kayıtbay türbesinde bulunan Hazret-i Peygamber’in “Nakş-ı Kadem” denilen mübârek ayak izlerini Eyyûb Sultan türbesine getirtmişti. Câminin inşaatı tamamlanınca da, bunu, câmiye koydurdu.
Ancak Sultan, bu nakil işleminin yapıldığı gece şöyle bir rüyâ gördü:
‘‘Bütün sultanların toplandığı yüce bir meclis kurulmuştu ve Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de kadılık makâmında oturmaktaydı. Bir nevî mahkeme kurulmuştu. Sultan Kayıtbay, türbesini ziyârete vesîle olan bu ‘‘Kadem-i Saâdet’’in alınıp İstanbul’a götürülmesinden dolayı Sultan Ahmed’den dâvâcı olmuştu.
Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de, kadı sıfatıyla, ‘‘Kadem-i Şerîf’’in, derhâl geri gönderilmesine hükmetti...’’
Sultan dehşet ve korku ile uyandı. Rüyâsını içlerinde Hüdâyî Hazretleri’nin de bulunduğu ulemâ ve meşâyıha tâbir ettirdi. Yapılan tâbire göre denildi ki:
‘‘---Sultânım! Rüyâ gâyet açıktır. Yoruma bile gerek yoktur. Emânet derhâl geri gönderilmelidir...’’
Peygamber âşığı Sultan 1. Ahmed Han, verilen karara boyun büktü ve emâneti titizlikle ve mahzun bir şekilde yerine iâde etti.
Ancak yüreği aşk-ı Peygamberî ile dilhûn olmuş bulunan 1. Ahmed Han, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mermer üzerindeki mübârek ayak izlerinin maketini yaptırdı. Kavuğunun üzerine asarak tedâîsinden feyz almaya çalıştı. Yanık gönlünden dökülen şu mısrâlar, onun bu aşk hâlini ne güzel aksetterir:
N’ola tâcum gibi başumda götürsem dâim,
Kadem-i pâkini ol Hazret-i Şâh-ı Rusül’ün…
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidür,
Ahmedâ durma yüzün sür kademine O Gül’ün!..
mısrâlarını söylemiştir.