Kadın, Hayız Gelince Namazı Terk Eder

Kanaması hiç kesilmeyen bir kadın namaz kılabilir mi? Kadın, hayız gelince namazı terk edebilir mi?

Büheyye radıyallahu anha’dan rivyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Bir kadının, Hz. Aişe’den; bir kadın devamlı kan görerek hayız günlerini sapıtırsa ne yapacak, diye sorduğunu işittim.

Hz. Aişe radıyallahu anha, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana: “Her ay doğru olarak gördüğü hayız anına kadar beklesin, hayız günleri (gelince) âdeti kadar veya o günlerde namazı bıraksın, sonra yıkanıp eteğine bir bez parçası kapatıp, kokulanıp, namazını kılsın.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 110/284)

*

Aişe radıyallahu anha’dan rivâyet olunmuştur:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in baldızı, Cahş’ın kızı Ümmü Habibe, Abdurrahman bin Avf’ın nikâhı altında iken yedi sene özür kanı gördü de, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den fetva istedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “O bir damar (sakatlığından) dır. Hayız değildir. Yıkan, namazını kıl,” buyurdu.

Evzâî bu hadis-i şerifte; Hazreti Aişe radıyallahu anha’dan rivâyette, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Hayız gelince namazı bırak. Bitince yıkan ve namazını kıl,” emrini verdi. Ebû Dâvud dedi ki: “Bu kelâmı, Zührî’den, Âmr bin Hâris, Leys, Yunus İbn-i Ebi Zi’b, Ma’mer, İbrahim bin Sa’d, Süleyman bin Kesir, İbn-i İshak, Süfyan bin Uyeyne rivâyet etti ve bu kelâmı zikretmediler.

Ebû Dâvud dedi ki: “İşte bu Hişam bin Urve’nin babasından, onun da Hz. Aişe’den rivâyet ettiği lafızdır.”

Ebû Dâvud dedi ki: “Yukarıda geçtiği gibi, İbn-i Uyeyne o rivâyette, şunu ziyade etti:”

Ona: (Ümmü Habibe bint-i Çahş’a) hayız günlerinde namazı terk etmesini emretti. İşte bu İbn-i Uyeyne’den vehimdir. Muhammed bin Amr’ın Zührî’den rivâyetinde, Evzâî’nin hadisinde ziyade ettiğine yakın bir anlam var. (Ebû Dâvûd, Taharet, 110/285; Buharî, Kitâb’ul-Hayız, b. 9, s. 79, c. 1; Müslim, Kitâb’ul-Hayız, b. 14, n. 334, s. 263, c. 1; İbn-i Mâce, kitâb’ut-Tahâret, b. 116, n. 626, s. 205, c. 1)

*

Fatıma bint-i Hubeyş radıyallahu anha’dan rivâyet olunmuştur:

O, özür kanına mübtelâ olmuştu, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Hayız kanı siyahtır. Belli olur. O, siyah kan gelince namaz kılmazsın. O kesilince abdest alır, namazı kılarsın. Çünkü o, damar (bozukluğu) dur,” buyurdu.

Fatma istihaza kanına mübtelâ oldu deyip bir önceki hadisin manâsını zikretti.

Ebû Dâvud: Enes, İbn-i Sîrîn, İbn-i Abbas’tan istihaza hakkında şunu rivâyet etti: Hayız günlerinde (namazını kılmaz) oturur.

Hammâd bin Seleme, Yahya bin Said’den, o da, Said bin müseyyeb’ten böyle rivâyette bulundu.

Ebû Dâvud: Yunus, Hasenden:

– Hayız kanının gelmesi uzarsa, sonra bir ve iki gün tutar, o müstehaza’dır. (Özür kanı görüyor)dur.

Teymî dedi: ben iki güne inene kadar günleri noksanlaştırdım. Hayzından fazlası (iki gün olduğu vakit o, kadının hayızından)dır, dedi.

İbn-i Sîrîn’e bundan soruldu:

– Kadınlar onu daha iyi bilir, dedi.

Ebû Dâvud dedi: İstihazalı hakkında Enes İbn-i Sîrîn, İbn-i Abbas’tan:

– Kadın rahmin derinliğinden gelen deniz gibi çok gelen kanı gördüğünde namazı kılmaz, isterse bir saat olsun temizliği gördüğünde yıkanır ve namazını kılar.

Mekhul dedi: Kadınlara hayızları gizli değildir. Hayız kanı siyah ve koyudur. Bu siyahlık gidip, sarılık ve incelik gelince o, istihaza’dır. Yıkansın ve namazını kılsın. (Ebû Dâvûd, Taharet, 110/286; Neseî, Kitâb’ut-tahâret, b. 52, n. 201, s. 116, 117, 118, c. 1)

*

Hamne bint-i Cahş radıyallahu anha’dan rivâyet edildiğine göre şöyle demiştir:

Ben çok şiddetli özür kanı gören bir kadınım. (Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e bu hususta bilgi verme ve fetvasını istemek için geldiğimde onu kız kardeşim Cahş’ın kızı Zeyneb’in evinde buldum. Ey Allah’ın Rasûlü, ben şiddetli ve devamlı kan gören bir kadınım. Benim hakkımda ne dersiniz? Beni Namaz ve Oruç’tan alıkoydu, dedim.

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sana pamuk tavsiye edeyim, pamuk kanı tıkar.” Ben: çok geliyor, pamukla tıkanmaz, dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Bir bez tutun,” ben: Bezle de önlenmez, çünkü pek fazla akıtıyorum, dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Sana iki şey tavsiye edeceğim, hangisini yaparsan öbürüne luzum kalmaz. İkisine de gücün yeterse bunu sen bilirsin, bu (özür kanı) şeytanın vuruşlarından bir vuruştur. Allah bilir ya, sen ya altı veya yedi gün hayız olursun. Sonra yıkan temizlenip paklanınca 23 veya 24 gün ve gece namazını kıl, orucunu tut, bu sana yeter. Her ay böylece kadınların hayız görüp temizlendikleri gibi hayız ve temizlik müddetince yaptıklarını yap. (ikincisi): eğer gücün yeterse öğleyi sona bırakarak, ikindiyi ilk vaktine acele edip, ikisi için yıkan. Öğle ve ikindiyi bir arada kıl. Akşamı vaktin sonuna bırakıp yatsıyı evvelinde acele edip, ikisi için de yıkanarak, akşam ve yatsı namazlarını bir arada kıl, sabah için de yıkan. Gücün yeterse orucu da tut. Böyle yap, Rasûlullah çünkü bence böyle yapmak iki şıkkın en iyisidir.” buyurdu. (Tirmizî, Ebvâb’ut-Tahâret, b. 95, n. 128, s. 221, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 115-117. n. 622,-627, s. 203-205, c.1)

Ebû Dâvud dedi ki: Âmr bin Sâbit, İbn-i Akıl’dan rivâyet ederek şöyle dedi: 

Hamne şöyle dedi: (ben dedim ki) bu bana iki işten daha uygun olanıdır. Ram İbn Akıl bu sözü Rasûlullah’ın değil de Hamne’nin sözü olarak görmüştür. (Ebû Dâvûd, Taharet, 110/287)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ÂDETLİ KADINA YASAKLANAN ŞEYLER

Âdetli Kadına Yasaklanan Şeyler

KADINLARIN ÖZEL HÂLLERİ (ÂDET, LOHUSALIK VE İSTİHÂZE) İLE İLGİLİ HADİSLER

Kadınların Özel Hâlleri (Âdet, Lohusalık ve İstihâze) ile İlgili Hadisler

ÖZÜR KANI HAKKINDAKİ HÜKÜMLER İLE İLGİLİ HADİSLER

Özür Kanı Hakkındaki Hükümler ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.