Kadın ve Erkeklerin Karışık Olduğu Düğünler Yapmak Caiz midir?
Kadın ve erkeklerin karışık olduğu düğünler yapmak caiz midir? Dr. Ahmet Hamdi Yıldırım cevaplıyor...
Dünyevî menfaat düşünceleriyle verilen tâvizler, îmânı zaafa uğratır. Günümüzde, din ve dünya işlerini Kur’ân ve Sünnet ile mîzân etmeden, îmânı tehlikeye sokan nice tâvizler verilmektedir. Fakat daha da kötüsü şu ki; bu karmaşa içinde nice insan, selde sürüklenen kütükler misâli bir şuursuzlukla, sefâletini saâdet zannetmektedir. Devrilen devrildiğinin, eğrilen eğrildiğinin farkında olmadığı için de, düzelip doğrulma yolunda bir gayret göstermeye lüzum duymamaktadır.
Toplumumuzda global kültür istîlâsı sebebiyle yaşanan yozlaşmalar, maalesef İslâm’ın rûhuna zıt bâzı uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Öyle ki, hayâtın en mühim safhalarına gayr-i İslâmî mâhiyetler karıştırılarak âdeta şeytan da onlara ortak edilmektedir. Hâlbuki Allah Teâlâ’nın, huzûrundan kovduğu şeytana söylediği şu gazap ifâdeleri, insan için ne mühim bir îkazdır:
“Onlardan gücünün yettiği kimseleri dâvetinle şaşırt; süvârilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlâtlarına ortak ol!..” (el-İsrâ, 64)
Hakîkaten nice müslüman; düğün, sünnet ve cenaze merâsimleri gibi, hayâtın en mühim safhalarında dîni unutabiliyor. Hâlbuki bunlar, dînin asıl hatırlanması ve İslâm kimliğine göre yaşanması gereken mühim anlardır. Zira dîn; belli zamanlara has bir merâsim değil, ömrün her ânını tanzîm eden bir hayat tarzıdır. Dolayısıyla kimi zaman yaşanıp kimi zaman rafa kaldırılamaz.
Hayâtın her ânını son derece nezih bir İslâmî tavırla yaşamak gerekirken, aksine onun en mühim safhalarını Allah Teâlâ’yı gazaplandıracak bir muhtevâya büründürmek, tıpkı bir bardak menbâ suyuna bir miktar necâset damlatarak onun tümünü içilmez hâle getirmek gibi çirkin bir iştir.
ESKİ DÜĞÜNLER – YENİ DÜĞÜNLER
Eskiden düğünler ve sünnetler câmi ve bahçelerde yapılır, mevlidler, Kur’ân-ı Kerîm’ler okunurdu. Zengin-fakir ayırt edilmeden davet edilir, ikramların ardından duâlar edilirdi. “Âmîn, âmîn!” nidâları, ruhların huzur kaynağı olurdu. Yoksullar ve garipler bilhassa çağrılır, dünya ve âhiret saâdeti için onların duâlarından istifâde edilirdi.
Zira; “Zenginlerin dâvet edilip fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeği ne fenâ bir yemektir.” (Buhârî, Nikâh, 72) nebevî îkâzına ciddiyetle riâyet edilirdi. Böylece feyiz ve rûhâniyet dolu, huzur bahşeden meclisler olurdu.
GÜNÜMÜZDE İSRAFA DAYALI, GAYR-İ İSLAMİ DAVRANIŞLARLA DOLU DÜĞÜN MERASİMLERİ
Günümüzde ise biraz imkânı olanların çoğu, isrâfa dayalı bir güç gösterisi içinde, düğün veya sünnet merâsimlerini çok yıldızlı oteller veya lüks restoranlar gibi, âdeta fukarâya yasak olan yerlerde icrâ eder oldular. Bu düğünlere de muayyen ve elit bir grup davet edilerek oburluğu teşvik eden açık büfe usûlü yemekler ikram edilmekte, mâlâyani mevzulardan sohbet edilmektedir.
Hattâ kimi düğünlerde ve sünnetlerde, kat’î bir haram olan içki, sanki o zamana has bir serbestlik varmış gibi derin bir gafletle tüketilmektedir. Nice dindar bilinen, namaz kılan, hacca giden ana-babalar, evlâtlarının içkili, rakkâseli ve gayr-i İslâmî davranışlarla dolu merâsimlerine göz yumarak inançlarıyla tezâda düşmektedirler.
Kaynak: (Video) İlamtv - (Metin) Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 1, Erkam Yayınları