Kadınların Özel Halleri Nelerdir?

Kadınların özel halleri nelerdir? Kadınların özel halleri ile ilgili merak edilen soruların cevapları...

Kadınlara ait özel haller üçtür:

  • 1) Âdet Hâli:

Kadınlar erginlik çağına gelince kendilerinde özel bir durum meydana gelir. Buna “Âdet Hâli” denir. Âdet hâli, her ay belirli günlerde olur ve genellikle elli beş yaşına kadar devam eder. Bazı kadınlarda bu yaştan önce de sona erebilir.

Âdet hâli kadından kadına değişir, en azı üç, en çoğu on gündür. Bu günler içinde akıntının devamlı olması şart değildir. Akıntı ara sıra kesilse bile bu süreler de âdet halinden sayılır. Âdet hâlinin devam ettiği günlerde bazı şeylerin yapılması haram olduğundan her kadının âdet günlerini iyi bilmesi ve dikkatli olması gerekir.

Kadınlar âdet hallerinin devam ettiği günlerde:

1) Namaz kılamazlar,

2) Oruç tutamazlar,

3) Kur’an okuyamazlar,

4) Kur’an-ı Kerim’e el süremezler,

5) Kâbeyi tavaf edemezler,

6) Câmiye giremezler,

7) Eşine cinsi yaklaşımda bulunamazlar.

Âdet hâli bitince gusül yapmak (yıkanmak) farzdır. Kadınlar, âdet gördükleri günlerde kılamadıkları namazları kaza etmezler, bunları yüce Allah bağışlamıştır. Ramazan ayında tutamadıkları oruçları kaza ederler, yani sonradan tutarlar.

  • 2) Lohusalık Hâli:

Çocuk doğuran kadınlarda meydana gelen özel duruma “Lohusalık Hâli” denir.

Lohusalık hâli, çocuğun doğmasından itibaren en çok kırk gün devam eder. Azının sınırı yoktur. Kırk günden önce de sona erebilir. Bu durumda, kadın gusül yaparak ibadetlerine devam eder. Kırk günün tamamlanmasını beklemez. Lohusalık günlerinde akıntı bir süre kesilip sonra devam etse, akıntının kesildiği bu günler de lohusalık hâlinden sayılır.

Âdet hâlinde yapılması haram olan şeyler, lohusalık halinde de haramdır.

Lohusalık bitince gusül yapmak farzdır. Lohusalık halinde kılınmayan namazlar kaza edilmez, tutulmayan oruçlar kaza edilir.

  • 3) İstihaza:

Âdet hali üç günden eksik biterse bu, âdet hali değil, kadın için bir mazeret sayılır. On günden fazla devam eden âdet hali ile kırk günden fazla devam eden lohusalık ve gebe iken gelen akıntı da böyledir. Bu hallere “istihaza” denir.

Kadınlar böyle durumlarda namazlarını kılar, oruçlarını tutarlar. Çünkü bunlar âdet ve lohusalık hâli değil, burun kanaması gibi mazeret sayılmaktadır.

BENZER YAZILAR

İslam ve İhsan

KADINLARIN ÖZEL DURUMLARI NELERDİR?

Kadınların Özel Durumları Nelerdir?

ÂDET DÖNEMİNDEKİ BİR KADININ İBADET HAYATI

Âdet Dönemindeki Bir Kadının İbadet Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.