Kadir Gecesi Uyanık Olanlar Ne Kazanacak?

Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin zamanı ve alametleri, Kadir Gecesinin neden gizlendiği ve Kadir Gecesini nasıl ihya etmeliyiz? İşte cevabı...

Hz. Peygamber’e ümmetinin ömrü gösterilmişti. Rasûlullâh (s.a.v) bunu, önceki ümmetlerin ömrüne nisbetle kısa buldu. Ümmetinin, önceki insanların uzun ömürlerinde işledikleri amellere yetişemeyeceğini düşündü. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, O’na ve ümmetine bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni lutfetti. (Muvatta’, İ’tikaf 15)

KADİR GECESİNDE MELEKLERİN BİZDEN İSTEDİĞİ

Birgün Allah Rasûlü (s.a.v) ashâbına, İsrailoğulları’ndan bir kişiyi anlatmıştı. Bu zât, bin ay Allah yolunda silâh kuşanarak cihâd etmiş, gecelerini de ibâdetle geçirmişti. Müslümanlar hayretler içerisinde kaldılar ve ona gıpta ettiler. Bunun üzerine Allah Tealâ, ümmet-i Muhammed’e olan lutuf ve merhametini beyân etmek üzere Kadir Sûresi’ni indirdi:

“Biz o (Kur’ân’ı) Kadir gecesi indirdik. Kadir gecesi nedir, bilir misin sen? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Meleklerle Ruh o gece Rabblerinin izniyle her iş için iner de iner. Tam bir esenlik ve selâmettir o gece, tâ tan yeri ağarıncaya kadar.” (el-Kadîr, 1-5) (Bkz. Vâhidî, Esbâbu Nüzûli’l-Kur’ân, s. 486)

Bin ay 83 yıl dört ay etmektedir. Bu durumda uyanık olanlar için her seneye bir ömür sığabilmektedir. Bu kadar uzun bir vakitten daha hayırlı olan geceye, Kadir gecesi denilmesi, hem gecenin, hem geceyi ihyâ edenlerin, hem de o anda yapılan ibâdetlerin azametli, şerefli ve kıymetli olmasından kaynaklanır. Büyük ve şerefli kitâbımız Kur’ân-ı Kerim, bu gecede inmeye başlamıştır. Bu gece yapılan ibadetler, içerisinde Kadir gecesi bulunmayan bin ayda yapılan ibadetlerden daha faziletlidir. Gelecek bir seneye kadar cereyan edecek olan her türlü hâdiseler, meleklere bu gece bildirilir. Bu gece yeryüzüne başta Cebrâîl (a.s) olmak üzere çok sayıda melek iner. Bu gece, tanyerinin ağarmasına kadar huzûr ve esenlik doludur. İnsanlar her türlü kötülükten selâmettedir.

Yeryüzüne inen melekler uğradıkları her mü’mine selam verir, onlar için duâ ve istiğfar ederler. Kıyâmette de ibadetlerine şehâdet eder ve o kul için şefaatte bulunurlar. Meleklerin selâmıyla Nemrud’un ateşi, İbrahim (a.s) için nasıl serin ve selâmet oldu ise, Kadir gecesindeki meleklerin selâmı ile de cehennem, mü’minlere serin ve selâmet olur, cennete dönüşür. O zaman İbrahim (a.s)’ın meleklere ziyâfeti, kızartılmış bir buzağı idi. Kadir gecesinde meleklerin bizden istediği ise, Allah aşkıyla yanmış bir gönüldür.

Bir de melekler Kadir gecesinin fazîletinden istifade edebilmek için inerler. Yani o akşam, dünyadaki zamanın kıymeti semâlarda bile yoktur.

DUA VE TEVBELERİN KABUL EDİLDİĞİ ZAMANLAR

Bazı vakitlerde yapılan çalışmalara, normal zamanların birkaç katı ücret takdir edilir. Bazı husûsî zamanlarda ikrâmiye verilir. Bazen umûmî af ilân edilir ve çok büyük suçlar dahi affedilir. Gazeteler bazen, birkaç gün yerine geçecek süper kuponlar verirler. Cenâb-ı Hak da sene içinde Ramazan’ı, Ramazan içinde Kadir gecesini, hafta içinde cuma gününü, cuma gününde duâların kabul edildiği icâbet saatini, gün içinde seher vaktini ve namaz vakitlerinin ilk anlarını kıymetli kılmıştır. Bu vakitlerde yapılan ibadetler daha makbul ve daha değerlidir. Dua ve tevbeler kabul edilir.

Bu zamanların en kıymetlisi de hiç şüphesiz Kadir gecesidir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Hâ. Mîm. Apaçık olan Kitab’a andolsun ki, biz onu (Kur’ân’ı) mübarek bir gecede indirdik. Çünkü Biz haktan yüzçevirenleri uyarırız. Katımızdan bir emirle her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Çünkü Biz, Rabbinin bir rahmeti olarak peygamberler göndermekteyiz. O işitendir, bilendir.” (ed-Duhân, 1-6)

Âlimlerin ekseriyeti burada bahsedilen mübârek gecenin Kadir gecesi olduğunu bildirirler. Yüce Rabbimiz, kullarının felâha ermesi için zaman zaman kitap ve peygamberler göndererek îkâz etmiştir. Şüphesiz o zamanlar mübârek zamanlardır. Cenâb-ı Hak, bizim Peygamberimiz’e nübüvvet verdiği ve bizim kitâbımızı göndermeye başladığı geceyi ise en mübârek gece kılmış, kullarına bulunmaz bir fırsat olarak ikrâm eylemiştir.

MÜBAREK BİR AYIN GÖLGESİ

Cenâb-ı Hak bu geceye başka hususiyetler de lutfetmiştir. Kadir gecesi kader gecesidir. Bu gece insanların kaderi çizilir. Bu gecedeki gayretleriyle insan kendi kaderini belirler. Dolayısıyla bu gece yeni bir başlangıç yaparak istikbâle yön vermek lâzımdır. Bu gece ibâdet ve duâ alışkanlığı kazanmak lâzımdır. Bu gece geçmiş günahları affettirerek temiz bir geleceğe adım atmak gerekir. Bu gece mâzînin eksik ve yanlışlarını telâfî ederek uzunca bir ibâdet ömrü yaşamalıdır.

Kadir gecesi Ramazan’ın özüdür. İlâhî mağfiretin dolup taştığı, ümmet-i Muhammed’e sonsuz hazînelerin bahşedildiği bir gecedir. Bu sebeple Rasûlullah (s.a.v) Şa’ban ayının son günü bir hutbe irâd ederek ashâbını Ramazan’a şöyle hazırlamıştır:

“Ey müslümanlar! Büyük ve mübârek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu ay, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir gecesinin bulunduğu bir aydır…”1

KADİR GECESİNİN ZAMANI VE ALAMETLERİ

Bütün geceler Kadir gecesi değildir ama, her gecenin Kadir gecesi olma ihtimâli vardır. Onun zamanı bildirilmemiş, fakat bazı vakitlere işaret edilmiştir. Rasûlullah (s.a.v) Ramazan ayının son on gününde câmiye kapanır, ibadete teksîf olur ve şöyle buyururdu: “Kadir gecesini Ramazan’ın son on günü içinde arayınız!” (Buhârî, Leyletü’l-kadr 3; Müslim, Sıyâm 219)

Diğer rivâyetlerde, “Son on günündeki tek gecelerde arayın”, “Yirmi dördüncü gecesinde arayın”2, “Yirmi yedinci gecesinde arayın.”3 ifâdeleri de mevcuttur. Bir kısım sahâbîler, rüyâlarında Kadir gecesinin Ramazan’ın son yedi gecesinde olduğunu görmüşler ve bunu Hz. Peygamber’e bildirmişlerdi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v):

“Kadir gecesi ile ilgili rüyâlarınızın, Ramazan’ın son yedi gecesi üzerinde toplandığını görüyorum. O hâlde Kadir gecesini arayan onu Ramazanın son yedi gecesinde arasın!” buyurdu. (Buhârî, Leyletü’l-kadr 2, Ta’bîr 8; Müslim, Sıyâm 205-206)

KADİR GECESİ NİÇİN GİZLENMİŞTİR?

Kadir gecesinin vakti Peygamber Efendimiz’e gösterilmişti, lâkin daha sonra Allah Teâlâ tarafından unutturuldu. (Buhârî, Leyletü’l-Kadr 1, 13) Bunun pek çok hikmetleri olmalıdır. Ehl-i hikmet,“Meçhulde bereket vardır” demişlerdir. İşte Kadir gecesi de hayır ve bereketine erebilmemiz ve her geceyi ganîmet bilip ihyâ edebilmemiz için gizlenmiştir. Bütün insanlara ve bütün vakitlere kıymet vermeyi temin için söylenen, Her geceni Kadir, her geçeni Hızır bil” sözü ne kadar anlamlıdır.

Kadir gecesini bulmak için gayret eden bir mü’min, vaktini ibadetle değerlendirmesini öğrenir ve diğer zamanlarda da bu güzel alışkanlığa devam eder. Nitekim Hz. Âişe vâlidemiz, “Efendimiz’in ibadetleri, hafif ve devamlı yağan sağanak hâlindeki yağmur gibiydi” demiştir. (Buhârî, Savm, 64)

Kadir gecesi gibi cuma gününün icâbet saati, salât-ı vustâ, ism-i âzam, ibadetler arasında Allah’ın rızâsı, günahlar arasında gazabı, tevbenin kabul olup olmadığı, insanlar arasında evliyâullah, kıyametin vakti ve insanın eceli de gizlenmiştir. Bütün bunlar mü’minleri dâimâ ümitli ve uyanık tutar. Devamlı hayır peşinde koşmalarını ve günahlardan sakınmalarını sağlar. İnsanı, herkese karşı iyi davranmaya, her ibadeti büyük bir hassâsiyetle yapmaya, her vakti en iyi şekilde değerlendirmeye alıştırır.

KADİR GECESİNİ NASIL İHYÂ ETMELİ?

Kadir gecesini araştırıp ihyâ etme arzusu, îman alâmetlerinden sayılmıştır. Cenâb-ı Hak, Kadir gecesinin zamanını gizli tuttuğu için Peygamber Efendimiz, Ramazan ayında, ibâdet husûsunda diğer aylarda görülmeyen bir gayret içinde olurdu. Ramazan’ın son on gününde ise, kendisini daha fazla ibâdete verirdi. Bu günlerde geceyi ihyâ eder, âilesini uyandırırdı. (Buhârî, Leyletü’l-Kadr, 5) Ümmetini de buna teşvik ederek şöyle buyururdu:

“Kadir gecesini, fazîlet ve kudsiyetine inanarak ve sevâbını yalnız Allâh’tan bekleyerek ibâdet ve tâatle geçiren kimsenin -kul hakkı hâriç- geçmiş günâhları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân 25-35, Savm 6, Terâvih 1, Leyletü’l-kadr 1; Müslim, Müsâfirîn 173-176)

Hz. Âişe vâlidemiz, Peygamber Efendimiz’e:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! Kadir gecesinin ne zaman olduğunu bilecek olursam, o gece nasıl duâ edeyim?” diye sormuştu. Rasûlullah (s.a.v):

“«Allâh’ım! Sen çok affedicisin, affetmeyi seversin. Beni bağışla!» diye duâ et!” buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 84; İbn-i Mâce, Duâ, 5)

Kadir gecesini; namaz kılmak, Kur’an okumak, tevbe, istiğfar ve dua ile meşgul olmak, Allah’ı zikretmek, salevât getirmek ve tefekkürde bulunmak gibi ibadetlerle değerlendirmelidir. Üzerinde namaz borcu olanların nafile namaz kılmadan önce hiç değilse beş vakit kaza namazı kılmaları daha faziletlidir. Bunlara ilâveten, gönül almak, infak ve yardımda bulunmak gibi her türlü sâlih amellerle, Kadir gecesinin gündüzünü de ihyâ etmek güzel bir davranıştır. Akşam, yatsı ve sabah namazlarını cemaatle kılan kişinin de Kadir gecesinden pay almış olacağı bildirilmiştir. (Bkz. Beyhakî, Şuab, III, 340) Dolayısıyla Ramazan’da cemaatle namaz kılmaya daha çok dikkat etmelidir.

Bütün bir gece uyanık bulunmak herkes için mümkün olmayabilir. Bu sebeple Allah Rasûlü’nün sünnetine uyarak son yedi gecede biraz daha az uyuyarak ibadetleri artırmak, gecenin başından ve sonundan muayyen bir kısmı nâfile ibâdetlere ayırmak isâbetli bir davranış olur.

Bu geceyi ihyâ edenlere va’dedilen mükâfâtlar, Cenâb-ı Hakk’ın mü’min kullarına olan merhamet ve ikrâmını göstermeye kâfîdir. Yüce Rabbimizin bu kadar büyük ihsânına ve kolaylaştırmasına rağmen, Ramazan’da affedilmeyen kimse için de artık yapılacak bir şey yoktur. Allah Rasûlü (s.a.v) buyurur:

“Ben yanında zikredildiğim hâlde bana salât okumayan kimsenin burnu sürtülsün! Ramazan’a erişip de günahları affedilmeden çıkan kimsenin burnu sürtülsün! Anne ve babasına veya bunlardan birine yetişip de onlar sayesinde cennete girmeyen kimsenin burnu sürtülsün, rahmetten uzak olsun.” (Tirmizî, Deavât, 100/3545)


Dipnotlar: 1) İbn Huzeyme, Sahih, (Thk. M. M. A’zamî), Beyrut, 1975, III, 191-192. 2) Buhârî, Leyletü’l-kadr 3. 3) Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, XIX, 349.

Kaynak: Dr. Murat Kaya, Altınoluk Dergisi, Ekim 2006, 248. Sayı

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • "Yüce Rabbimizin bu kadar büyük ihsânına ve kolaylaştırmasına rağmen, Ramazan’da affedilmeyen kimse için de artık yapılacak bir şey yoktur. " bu yorumu yapmanız ne kadar doğru hocam? ya ramazanı da kadir gecesini de ihya eden birinin bütün günahlarından arındığını söylemek nasıl mümkün olur? Hadiste geçen geçmiş günahlarından arınma mevzusu tam olarak bu anlamamı gelmektedir? Eminim ki siz kadir gecesini en doğru şekilde ihya etmişsinizdir elbetteki gübahlarımızın affolmasını umarız ancak siz şuan kul hakkı hariç günahsız olduğunuzu söyleyebilir misiniz?

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.