Kaf Suresi 21. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kaf Suresi 21. ayeti ne anlatıyor? Kaf Suresi 21. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Kaf Suresi 21. Ayetinin Arapçası:

وَجَٓاءَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَعَهَا سَٓائِقٌ وَشَه۪يدٌ

Kaf Suresi 21. Ayetinin Meali (Anlamı):

O gün her insan, yanında biri kendini mahşer yerine götüren, diğeri hakında şâhitlik edecek olan iki melekle yüce divana gelecek.

Kaf Suresi 21. Ayetinin Tefsiri:

Bahsedilen sûra üflendiği zaman bütün insanlar diriltilecek ve cismânî bir hayatla ayağa kalkacaklardır. Dünyada söz ve amellerini kaydeden iki melek gelip derhal insanı kontrolleri altına alacaklardır. Biri onu Allah’ın mahkemesine doğru çekip götürecek, diğeri de onun amel defterini taşıyacaktır. Ölümle birlikte insanın gözündeki perde kaldırılınca âhiret âleminin gerçeklerini görmeye başlayacak, mahşerde yeniden dirilince bu uhrevî hakîkatleri aynelyakîn görecek ve hakkalyakîn yaşayacaktır. Kur’ân-ı Kerîm’in ve Resûlullah (s.a.s.)’in verdiği tüm haberlerin gerçek olduğunu, hepsinin orada mevcut olduğunu görecektir.

Onu yakalayıp ilâhî mahkemeye doğru sürükleyen melek, huzura gelince, onun hesaba çekilmeye hazır olduğunu söyler. Hesaba çekilir. Burada bahsedilen kişinin kâfir ve günahkâr olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü neticede cehennemlik olduğuna karar verilmiştir. Mezardan kalkar kalkmaz onu yakalayıp ilâhî huzura getiren iki meleğe, o suçluyu tutup cehenneme fırlatmaları emredilir.

Sözün burasında dinleyenlere ibret olması ve bu tür kötü hal ve hareketlerden vazgeçmeleri bakımından o kişinin cehenneme atılmasına sebep teşkil eden vasıfları haber verilir. “Acaba ne yaptı da böyle kötü bir muameleye tâbi tutuldu?” diye düşünenlerin merakları giderilir. Bu kötü vasıflar şunlardır:

  İlâhî gerçekleri inkâr etmek, Allah’ın nimetlerine karşı aşırı nankörlük yapmak.

  İnat etmek; gerçeği bildiği halde onu inadına yalanlamak; hakkı ve haklıyı reddetmek.

  İyiliğe engel olmak, kendi malından muhtaçların hakkını vermediği gibi başkalarının yapacağı iyiliğe de mâni olmak.

  Haddi aşmak, doğruluktan sapmak, insanlara zulüm ve eziyet etmek.

  İtikâdî hususlarda şüphe etmek, bununla kalmayıp başkalarını da şüpheye düşürmek.

  Allah ile beraber başka tanrılar edinmek.

Bu kötü sıfatların sahibi olan kâfir veya suçlu kişi cehenneme atılırken, hayatında kendine yoldaş edindiği şeytan suçu üstlenmediği gibi üstelik suçun altından sıyrılmaya çalışır:

Kaf Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Kaf Suresi 21. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.