Kahramanmaraş Depremlerinin Ardından Türk Dünyası Tek Yürek Oldu

Kahramanmaraş depremlerinin Orta Asya’daki yansımaları nasıl oldu? Depremlerin ardından Türk dünyasının verdiği tepkiler.

“Bağımsızlığımızı ilk tanıyan Türkiye’m,

Maddi manevi bizi ilk koruyan Türkiye’m,

Dinimizle yeniden bizi tanıştıran Türkiye’m,

Kazakistan’ın kara gününde ilk koşan Türkiye’m,

Birçok Kazak gencini aydınlatan Türkiye’m,

Gençliğimi Hak yoluna sevk eden Türkiye’m,

Kazak milletini kendine kardeş bilen Türkiye’m,

Ben, Türkiye’m için ağlamayayım da kim ağlasın?”

Yukardaki dizeler, Türkiye’de okumuş, Kazakistanlı bir kardeşimizin hüzün dolu bir mesajıydı. 6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye’nin ve dünyanın bugüne kadar gördüğü en büyük afetlerden biri yaşandı. Uzaktan yakından ağıtlar yakıldı, gözyaşları sel oldu. Gönüller, dualar ve okunan Kur’anlarla teselli buldu. Bu acı, uzakta yaşayanları bu kadar sarstıysa, yakında yaşayanların acısını, kederini anlatmaya kelimeler kifayet etmez. Bütün yürekler bir atarak aynı dua sözleriyle sanki deprem bölgesindeki kardeşlerinin yükünü hafifletiyordu.

YÜK OLMA, YAR OL

“Bar(yük) olma, yar ol” düsturunca Kafkaslardan Orta Asya’ya bütün halklar Türkiye’ye yar oluyordu. Yük ağırdı, musibet büyüktü. Türkiye, ancak kardeşlerinin desteğiyle bu acıya dayanabilirdi. Kardeşlerde, kardeşliklerini bu çetin günde gösterdiler.

KARA HABER TEZ DUYULUR

“Kara haber tez duyulur” fehvasınca depremin yıkımları binlerce kilometre uzaklara çok çabuk ulaşmıştı. Musibeti duyan, gözyaşlarını tutamıyor, hemen dua ipine sarılıp teselli bulmaya çalışıyordu. Kazak, Kırgız, Azeri sosyal medya gruplarında Yasin’ler, hatimler okunmaya başlandı. Herkes, acının büyüklüğünü kabullenmekte zorlanıyordu.

Kazak Cayna Hocahanım “Türkiye’m Rabbime emanetsin. Bize dinimizi öğreten hocalarımıza vefa duygumuzu gösterme günündeyiz. Türkiye, ikinci vatanımız! Haydi yardım etmeye!” diyerek arkadaşlarını coşturuyordu.

ŞİMDİ YARDIM ETME SIRASI BİZDE

Kırgız kardeşlerimiz de, bu felakete inanamamış, Türkiye’ye yardım için küçüğünden büyüğüne herkes seferber olmuştu. Kırgız milletvekili “bize ilk kim yardım etti, Türkiye! Şimdi yardım etme sırası bizde!” diyerek meclisten halka sesleniyordu. Bütün camilerde Cuma namazından sonra Türkiye’ye yardım için para toplandı. Birçok sivil toplum kuruluşu da depremzedelere destek çalışmalarına başladı.

GEL BERABER DUA EDELİM

4 yaşlarında, Adila isminde, çekik gözlü Kırgız kızı deprem videolarını görünce, annesine “gel, beraber dua edelim” diyerek seslenmişti.

Kur’an okumayı yeni öğrenen Firdavs adındaki birinci sınıf öğrencisi o gün okuduğu sayfayı deprem bölgesindeki çocuklara hediye etmişti.

Yine, Anas isminde, yedi yaşlarındaki çocuk çantasının kopan sapını alıp “anne, hadi gidelim! Göçük altındaki kardeşlerimizi bu çantanın sapıyla kurtaralım” diyerek çocuk kalbinin saflığını ortaya koymuştu. Büyüklerinin Türkiye sevgisi, küçüklerin sözlerinden aksediyordu.

KALBİM AĞRIDI, BU NASIL BİR MUSİBET?

Noterde görevli, orta yaşlı hanım “kalbim ağrıdı, bu nasıl bir musibet?” diyerek hüznünü ifade ediyordu.

Azerbaycan’dan arayanlar gözyaşları içinde geçmiş olsun dileklerinde bulunup “bizim boğazımızdan yemek geçmiyor, yüreğimiz bu acıya dayanmıyor” diyerek kederlerini ifade ediyorlardı.

Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar Anadolu’daki bu acının etrafında tek bir yürek olmuşlardı.

HERKES TEK YÜREK

Depremin yaşandığı gün “Müminler kardeştir” ayeti duaya, yardıma ve gözyaşına bürünerek Anadolu’ya doğru kanatlanmıştı. Küçüğünden büyüğüne herkes tek yürekti. Her milletin ten rengi başka başka olsa da gözyaşının renginin aynı olması gibi bu acı dolu günlerde kalplerin ritmi aynı duygularla atıyordu.

Bugün kardeşinin derdiyle dertlenme günüydü.

Binlerce kilometre uzakta olsa da duasıyla mümin kardeşine ulaşma günüydü.

Yardımıyla bir gönlü ısıtma, yüzde tebessüm oluşturma günüydü.

Vakit, ayrılık gayrılık değil, tek yürek olma günüydü.

Gün, kardeşinin elinden tutma günüydü.

“Sen abiliğini iyi yaparsan, senden küçükleri de gelir sana iyi kardeşlik yapar.”

Türkiye, gönül coğrafyasındaki herkese şefkatli bir baba gibi davranmıştı. Gün, Türkiye’ye vefa gösterme günüydü.

Türkiye’ye vefa gösteren gönül coğrafyamızdaki bütün kardeşlerimize sonsuz teşekkürler… 

Kaynak: Hatice Şahin, Altınoluk Dergisi, Sayı: 445

İslam ve İhsan

DEPREMZEDELERİN ACISI ACIMIZDIR

Depremzedelerin Acısı Acımızdır

DEPREMZEDELER İÇİN NE YAPABİLİRİM?

Depremzedeler İçin Ne Yapabilirim?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.