Kâinât Niçin Yaratıldı?
Allâh’ın sevdiği bir kul olabilmek husûsunda Peygamber Efendimiz’i tanımanın, sevmenin ve itaat etmenin ehemmiyeti nedir?
Hazret-i Mevlânâ’nın veciz bir ifâdesi vardır:
“İki dünyâ, bir gönül için yaratılmıştır! «Sen olmasaydın, Sen olmasaydın bu kâinâtı yaratmazdım!..» ifâdesinin mânâsını iyi düşün!..”
İLK YARATILAN NÛR
Varlıkların yaratılışında, Allah Teâlâ’nın, sevgili Rasûlü Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’a olan muhabbetinin mühim bir yeri vardır. İlâhî muhabbet sâikıyla yaratılan kâinâtın ve onun özü durumundaki insanın aslî cevherini “Muhammedî Nûr” teşkîl eder. İlk yaratılan nûr, O’nun nûrudur. Bütün varlıklar, O nûrun şerefine halk edilmiştir.
Nerede bir güzellik varsa, O nûrdan bir akistir. Âlemde bir çiçek bile açılmaz ki, O’nun nûrundan olmasın! O ki, O’nun hürmetine varız. O, solmayan, aksine gün geçtikçe tâzelik ve tarâveti daha da artan, serâpâ nûrdan ibâret bir gonca-yı ilâhî... Bütün varlıklar O’nun medyûnu ve meclûbu… Nitekim Fahr-i Kâinât Efendimiz bu hakîkati ifâde sadedinde buyurmuşlardır ki:
“Cinlerin ve insanların âsîleri hâriç, yer ile gök arasındaki her şey, benim Allâh’ın Rasûlü olduğumu bilir.” (Ahmed, III, 310)
Nitekim şehidler meşheri Uhud, O’nu tanıdı. Mescid-i Nebevî’deki hurma kütüğü, O’nu tanıdı ve hasretiyle inledi. Hayvanât bile O’na sığınıp O’nu kendine dert ortağı yaptı… O’nu ancak Ebû Cehil ve emsâli, ölü kalpli nasipsizler tanıyamadı, anlayamadı, göremedi; kendileri gibi etten bir kalıp zannetti…
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları