Kalbi Diri Tutmanın Esasları

Kalbin devâsı nedir? Hasta olan bir kimse ne düşünmeli? Kalp nasıl diri tutulur? Kalbi diri tutmanın esasları...

Kalbin devâsı beştir:

  1. Kur’ân’ı mânâsını düşünerek okumak.
  2. Açlığa riâyet etmek.
  3. Allah’ı çok zikretmek.
  4. Seher vaktinde Allâh’a tazarrû ve niyâzda bulunmak. Gece ibâdet etmek.
  5. Sâlihlerle oturmak.

Bunlara riâyet eden kalb hastalığına dûçâr olmaz. Mü’min, kalb hastalarına bunları tavsiye etmeli ve mezmûm sıfatlardan kurtulmaya sa’y etmelidir. Bilesin ki nîmet, kadrini bilmeyenin ve şükrünü edâ etmeyenin elinden alınır. Akıllı olan; her haline dikkat edip içinde bulunduğu zamanı değerlendirmeye sa’y eden ve tûl-i emeli terk edendir. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-: “Zekî insan nefsine hâkim olan ve ölümden sonrası için çalışandır. Fâcir ise nefsini hevâsına tâbî kılandır.” buyurmuşlardır. (Tirmizî, Kıyâmet 25. Ayrıca bk. İbni Mace, Zühd 31)

Hadîste vârid olmuşdur ki:

“Beş şeyden evvel beş şeyin kıymetini bil:

  1. İhtiyarlamadan evvel gençliğin kıymetini bil.
  2. Hastalanmadan evvel sıhhatinin kıymetini bil.
  3. Meşgûliyetten evvel boş vaktinin kıymetini bil.
  4. Fakr u zarûrete düşmeden evvel elindekinin kıymetini bil.
  5. Ölmeden evvel hayatının kıymetini bil.”

BEŞ ŞEY, BEŞ ŞEYİN BEDELİDİR

Rasûlullah’ın şu hadîsi üzerinde düşün:

“Beş şey, beş şeyin bedelidir:

  1. Fâiz yenilmesi çoğaldığı vakit âfetler ve zelzeleler artar.
  2. Hâkimler zulmettikleri vakit yağmurlar azalır, kahtlık olur.
  3. Zinâ çoğaldığı vakit ölüm artar.
  4. Zekât verilmediği vakit hayvanlar helâk olur.
  5. Zimmîlere zulmedildiği vakit devlet onların eline geçer.”

İmâm-ı Şafiî demiştir ki:

Tâûn’un en güzel tedâvi usulü Cenâb-ı Hakk’ı tesbih etmektir. Kul hatâ ve günâhlarını itiraf ederek istiğfar, tesbih ve zikir ile meşgul olur. Çünkü Cenâb-ı Hak Yûnus -aleyhisselâm-hakkında: “Eğer o tesbih edicilerden olmasa idi balığın karnında ölüler diriltilinceye kadar kalacaktı.” (Saffat Sûesi, 143-144) Yani o sıkıntısı ve hastalığı devâm edecekti, buyurmuştur. Aynı şekilde hastanın, Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem Efendimize çok çok salavât-ı şerîfe getirmesi lâzımdır. Fakat bu gibi tedâviler kulun zâhiriyle bâtını muvâfakat halinde bulunduğu takdirde, yani kul tam inanarak yaptığı takdirde müessir olur.

Bu hastalığa tutulmakla ölümün temennî edilmesinden Allah ve Rasûlü men etmişlerdir. Rasûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

“Sizden birinize bir hastalık geldiği vakit ölümü temenni etmesin. Şayet muhakkak bir şey demesi lâzım gelirse ancak; Allâh’ım, hakkımda hayat hayırlı olacaksa beni yaşat, vefat hayırlı olduğu vakit de vefat ettir.’ desin.” buyurmuştur. (Buhârî, Merdâ 19; Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni Mâce Zühd 31)

İşte akıl sâhiplerine gereken, ilim, vaaz u nasihat meclislerine devâm ederek kalbini kasvetten kurtarmak ve zikrullaha devâm ile kalbini öğütlerden istifade edecek hale getirmek ve sünnet-i seniyyeye tam sarılmaktır. Ölümü de çok hatırlamalıdır. Çünkü ölümü hatırlamak lezzetleri giderir ve insanı dünyada her şeye esef etmekten kurtarır, âhiret tedârikine sevk eder. İşte bize gereken kalblerimizi ve bedenimizi hakîkî hayata ehil hale getirmeye çalışmaktır.

HASTA ŞU BEŞ ŞEYİ DÜŞÜNMELİ

Hasta olan kimsenin şu beş şeyi iyice düşünerek kendisine istikâmet vermesi lâzımdır:

  1. Nefsini mâsıyetlerden menetmelidir.
  2. Dünyadan aza kanâat edip râzı olmalıdır.
  3. İbâdetlere harîs olmalıdır.
  4. Sâlihlere muhabbet etmelidir.
  5. Duâyı çok yapmalı ve her muradını Allah’tan istemelidir.

Bilesin ki fâiz dünyaya karşı hırsı artırır. Nebî -sallallâhu aleyhi ve sellem- yine: “Eğer Âdemoğlu’nun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. Muhakkak ki onun karnını topraktan başka bir şey doldurmaz.” (Buhârî, Rikak 10; Müslim, Zekât 116-119.) buyurmuşlardır. (Mahmud Sâmî Ramazanoğlu, Musâhabe-4, s. 153)

İslam ve İhsan

KALP NASIL MUTMAİN OLUR?

Kalp Nasıl Mutmain Olur?

KALP NASIL DERGÂH OLUR?

Kalp Nasıl Dergâh Olur?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.