Kalbin En Güzel Ameli

İHSAN

Kalbin en güzel ameli 'gözyaşıdır' ki unutulmaya yüz tutmuş, kalpleri kuraklıkta bırakmış, son bir damla ya var ya yok. Kaç zamandır ağlamıyoruz? Gözyaşının kalbe olan faydasını bir bilsek! Gözyaşı ile sulanan bir kalp ile kuraklıkta ölmeye yüz tutan bir kalp bir olur mu hiç?

“Ağlayın su yükselsin

Belki kurtulur gemi

Anne seccaden gelsin

Bize dua et e mi!”

“Dua, dua, eller karıncalanmış;

Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.

Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...

Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;

İplik ki, incecik, örer boşluğu”

Necip Fazıl Kısakürek

YÜREĞİMİZE NE OLDU?

Bir çocuk yetiştirmişsiniz, gitmiş, sınıfın ortasında öğretmenine üstüste bıçak saplamış ve yere yığılmasına yol açmış.

Yüreğine ne oldu o çocuğun?

Üç yaşındaki üvey çocuğunu, çok ağlıyor diye duvara çarpıp ölümüne yol açan annenin yüreğine ne oldu?

Üniversite mezunu genç kız, annesini öldürüp, kolunu bacağını parçalayıp bir valize koyarken neyini kaybetti?

Eşini sokak ortasında bıçak darbeleri ile katleden kocanın yüreğine ne oldu?

Yere düşen adama tekme üstüne tekme vuran güvenlik görevlisinin yüreğinde şefkat olmadığı belli ama ne var?

Arkadaşlarını mezarlığa götürüp işkence yapan çocuk yaştaki genç kızlar, böyle büyüdüklerinde nasıl bir varlığa dönüşürler?

Bir baba... Peygamber aleyhisselam torunlarını bağrına basıp öpüp koklarken, ‘Biz çocuklarımızı böyle hiç sevmeyiz.” diyen... Ve Rasulullah’ın, “Allah senin yüreğine merhametten eser koymamışsa ne yapayım” dediği...

BİZ NEYİ KAYBETTİK?

Biz neyi kaybettik?

Göz yaşını. Merhameti. Kalbi. İslam’ı...

Müslüman yufka yüreğini.

İSLAM İNSANI KİMDİR?

İslam insanı rahmet insanıdır.

Onun Rabbinin güzel isimleri gafurdur, rahmandır, rahimdir, rauftur.

Onun peygamberinin fârik vasfı alemlere rahmet olmaktır.

Peygamber yüreğinden yüreğimize akış kanallarını kaybettik biz.

Rahman’dan akışlar sağlayan kanalları tıkadık biz.

GÖZYAŞI VE PEYGAMBERİMİZ

Gözyaşı, Rasulullah Efendimizin mübarek şemailinin bir parçasıdır.

O, namazda, göğsünden kazan fokurtusuna benzer sesler gelircesine ağlayandır.

Neden?

O duada, “Ya Rabbi, eğer bugün burada şu bir avuç müslüman helâk olursa, artık yeryüzünde sana ibadet edecek kimse kalmaz!” derken göz yaşları ile Bedir’in çölünü ıslatandır.

Neden?

O, Kur’an dinlerken gözlerinden yaşlar boşanandır.

Neden?

O, evladını toprağa verirken gözleri yaşarandır.

Neden?

O, “Benim bildiğimi bilseydiniz az güler çok ağlardınız” diyerek, göz yaşını Peygamberane irfanın içine yerleştirendir.

Neden?

O, “Allah katında hiçbir şey, iki damla ve iki izden daha sevimli değildir.” diyen ve iki damladan birisinin “Allah korkusuyla akıtılan gözyaşı damlası” olduğunu bildirendir. (Tirmizi, Fezailü’l cihad, 26)

BİR KUR'AN KELİMESİ

Gözyaşı Rabbani ıstılaha girmiş bir sözcüktür, bir Kur’an kelimesidir.

“İnsanlar düşünsünler” diye verilen bir örnekte “Eğer Biz Kuran’ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla başeğerek parça parça olduğunu görürdün.” buyuruluyor. (Haşr, 21) Ne var ki Kur’an’da, dağlar onu idrak ediyor ve “Allah korkusu ile baş eğerek paramparça oluyor” ve bize bir şey olmuyor.

Dağlarda ne var, bizde ne yok?

Bakın Kur’an, nasıl bir mü’min tarifi yapıyor:

“Mü’minler ancak o kimselerdir ki; Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. O’nun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler.” (Enfal, 2, Hac, 35)

“Allah anılınca kalbi ürperen insan.”

“Allah’ın ayetleri okununca imanları artan insan.”

Her ikisinde de devreye giren bir kalb farkı var.

Acaba dağların da kalbi mi var?

“Uhud bizi sever, bizi Uhud’u severiz” derken de Allah Rasulü (s.a.), dağların kalbine mi işaret etmiş oluyor.

Kur’an, bir yerde sanki taşların da bir kalbi varmış ve “taşlaşmış kalb”ten daha kıymetli taşlar varmış gibi taş ve kalb farkına dikkat çekiyor:

“Sonra kalbleriniz yine katılaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu. Nitekim taşlar arasında kendisinden ırmaklar fışkıran vardır; yarılıp su çıkan vardır; Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir.” (Bakara, 74)

Taştan daha katı bir kalb, Kur’an’ın istediği kalb değil belli ki.

Kur’an o farklı kalbe hep işaret edip durur:

“Rahman’ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak yüz üstü secdeye kapananlar... Kur’an’ı işitince Allah’a teslimiyetleri artanlar...” (İsra, 109)

Kim onlar?

Kur’an onları anlatıyor: “Peygamberler, Adem’in soyundan gelenler, Nuh’un gemisine binenler, İbrahim’in, İsmail’in neslinden doğru yola erdirilmiş olanlar...” (Meryem, 58)

Kur’an’la o kalbin ilişkisine dair bir başka ayet şöyledir:

“Peygamber’e indirilen (Kur’ân)­i din­ledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: “ Ey Rabb’imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz” derler.” (Maide, 83)

GÖZYAŞININ KALP BOYUTU

Göz yaşının ve amellerin kalbi boyutunun bir de ebedi alem karşılığı var.

Allah Rasulü (s.a.)buyuruyor:

“Allah korkusuyla göz yaşı döken kişi, sağılmış süt memeye dönmedikçe cehenneme girmez.” (Tirmizî, Zühd 9.

Rasulullah (s.a.) “Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teala, yedi sınıf insanı arşın gölgesinde barındıracaktır.” buyurur ve “Tenhada Allah’ı anıp göz yaşı döken kişi.”yi onların arasında sayar. (Buhari, Ezan, 36)

Demek, göz yaşı ve kalbi rabıta, amelin Rahman nezdindeki kıymetini katlandırıyor. Amelin içini dolduruyor belki de.

Çünkü;

Göz yaşı, duaları ve tevbeleri kalbe irtibatlandıran, kalbden kaynaklandırandır.

Dil ile kalb arasındaki irtibatın ürünüdür gözyaşı.

Çünkü;

Gözyaşı bir kalb amelidir.

Tevbe bir kalb amelidir.

Dua bir kalb amelidir.

Onun için,

Dualara gözyaşı eşlik etmelidir Dergah-ı İzzet’e sunulurken...

Tevbelere göz yaşı eşlik etmelidir Rabbin mağfiret kapısı çalınırken.

Yüreklerde bir ürperiş ve titreyiş aranmalıdır “Allah” denilirken...

Kalbler, en azından Kur’an’ın nüzulünden etkilenen dağlar ile bir akisleşme içine girmelidir Kur’an sesi duyduğunda...

Ve Müslüman, göz yaşı ile yıkamalı evreni yeniden, insanın yüreğini İslam’ın rahmet aşısı ile aşılamalı. Rahman’dan ve Rahim’den bir aşı ile...

KAÇ ZAMANDIR AĞLAMIYORUZ?

Kaç zamandır ağlamıyoruz?

Kabe bizi ağlatmıyorsa...

Vakfede ellerimizi açtığımızda kalbimizde ve gözlerimizde bir ürperiş olmuyorsa...

Kur’an okuyup, dinleyip de ayetlerin dünyasında gezinirken içimizde kaynayışlar geçekleşmiyorsa...

Tevbelerimize göz yaşı eşlik etmiyorsa...

Dualarımızı göz yaşı eşliğinde gönderemiyorsak...

Annemizi, babamızı, hatta evladımızı ebediyyete uğurlarken bir-iki damla göz yaşına hasret kalmışsak...

Küresel çapta yaşanan mazlumiyetler, insanın ezilişi yüreğimizi tırmalamıyorsa...

Secdelerimize ayda yılda bir, bir farklı ürperiş eşlik etmiyorsa...

KALP TABİBİNE BAKTIRMAK LAZIM

Yüreğimiz nerede diye bakmak, bir kalb tabibine baktırmak lazım.

Gözlerimizin kanalları kurumuşsa tedavi ettirmek lazım.

Gözlerimizle kalblerimiz arasındaki kanalların tarümar olup olmadığına baktırmak lazım.

İçimizde “Müslüman yufka yü­reği”nden bir eser kalmış mı, araştırmak lazım.

Kaynak: Ahmet Taşgetiren, Altınoluk Dergisi, 2012 - Kasım, Sayı: 321, Sayfa: 003