Kalbine Rahmet Eli Değen Kul

Hakîkî muhabbet nasıl belli olur? Âşık kimdir ve hâli nedir? Kalbine rahmet eli değen kul...

Abdülkâdir Geylânî -kuddise sirruh- hazretleri buyurur:

– Allah’ı sevmekte cidden sâdık ve samîmî olan bir mürid, önceleri insanları gördüğünde, onlardan herhangi bir söz işittiğinde veya bir dünyalığa nâil olduğunda, daralır, sıkılır. Öyle ki, mahlûkâttan hiçbir şey görmek istemez. Kalbi şaşalar, aklı gâip olur. Gözü kayar, o derecedeki kalbinin başına rahmet eli gelip de kendisine sükûnet getirinceye kadar bu hâl üzre devam eder. İzzet ve celâl sahibi Rabbine yakınlık kokusunu koklayıncaya kadar esriklikten kurtulamaz.

Allah’a yakınlık esansını kokladığı an ise derhal ifâkat bulur, ayılır, mânevî sarhoşluk ve vecd hâlinden kurtulur. Tevhidde, ihlâsta, Rabbini tanımada, O’nu bilmede ve O’na olan muhabbette iyice istikrar kesbettiği zaman ise kendisine sebat gelir. Halka karşı geniş olma ve onlara tahammül etme duygusu hâsıl olur. Allah Teâlâ'dan kendisine bir kuvvet gelir. Böylece hiçbir külfet duymadan, halkın ağırlıklarına katlanır, onlara yaklaşır, kendilerini arar, bütün meşgalesi halkın hizmetlerini görmek olur. Bu esnâda Allah zülcelâl velkemâl hazretleri ile beraber olmaktan da bir an dahî geri durmaz.

Hakiki Muhabbet Üç Şeyle Belli Olur

Hakk’ı gerçek sevenlere, hakîkaten dünya cennet hâline gelir; çünkü onların gönüllerini Allah sevgisi öyle ihâta eder ki, abes hiçbir şey göremezler. Severler, severler, severler gene severler, sevgi sözünden başka her konu onları, sıkar sıkar, huzurlarını alır. Sevgi tam kemâl bulunca, o zaman yalnız Allah’ın sevdiğini severler. Allah’ın buğz ettiği müşrikleri, din düşmanlarını sevemezler, onlar da onlara buğz ederler, düşman bilirler. Denilmiştir ki, hakîkî muhabbet üç şeyle belli olur:

  1. Seven sevdiğinin sözünü başkalarının sözüne tercih eder.
  2. Kişi sevdiğinin sohbetini, başkalarının sohbetine tercih eder.
  3. Kişi sevdiğini memnun etmeyi başkalarını memnun etmeye tercih eder.

Aşık Kimdir ve Hâli Nedir?

Bir âlime sorulur:

– Âşık kimdir ve hâli nedir? Cevap verir:

– İnsanlarla az haşır neşir olur. Rabbi ile daha çok baş başa kalır. Görünüşü sessizdir. Fakat devamlı tefekkür hâlindedir. Baktığı zaman görmez, çağrıldığı zaman işitmez. Konuşulduğu zaman anlamaz. Başına bir felaket gelse üzülmez. Aç kalsa açlık hissetmez. Görünüşü pejmürdedir. Allah’tan başkasından korkmaz. Tenhalarda, Allah’a münâcaat eder. Dünyalık yüzünden, dünyacılarla çekişmez.

Bir gün Hazret-i İsâ bahçe sulamakta olan bir delikanlıya rast gelir. Delikanlı Hazret-i İsâ’ya, “Sevgisinden kendisine zerre miktarı vermesi için Rabbinden istekte bulunmasını ister. Hazret-i İsâ, zerre miktarı Allah sevgisine dayanamayacağını söyleyince, “o hâlde zerrenin yarısını versin” der. Bunun üzerine Hazret-i İsâ, “Yâ Rabbî! Bu delikanlıya zerrenin yarısı kadar sevginden ver!” der ve geçer gider. Bir müddet sonra gene aynı yere gelince, o delikanlıyı sorar. Halk:

– O delirdi, dağa çıktı, derler. Hazret-i İsâ o genci kendisine göstermesi için Allah Teâlâ'ya dua eder ve onu dağda bir kayanın üstünde semâya yönelmiş olarak bulur. Selâm verir, fakat genç selâmı almaz. Bunun üzerine:

– Ben İsâ’yım, diye seslenir. Fakat Allah Teâlâ, Hazret-i İsâ’ya vahy yoluyla buyurur ki:

– Ey İsâ, kalbinde zerrenin yarısı kadar benim sevgim bulunan bir kimse, insanların sözünü nasıl işitir. İzzetim ve celâlim hakkı için söylerim, eğer o delikanlıyı testere ile kessen, bunun farkına varmaz. Kim üç şeyi iddia eder, üç şeyden kendini temizlemez ise o aldanmıştır:

  1. Allah’ın koyduğu ahlâk esaslarına uymanın zevkliliğini söyler, fakat dünyanın sevgisini bırakmaz ise.
  2. Amellerini sırf Allah için yapmayı sevdiğini söyler, fakat insanların da kendisine tâzim etmesinden hoşlanır ise.
  3. Allah Teâlâ’yı sevdiğini söyler, fakat nefsini terbiye etmez ise o kimse aldanmıştır.

Bir kâmil demiştir ki:

Ârif olan mesrûr olur,

Mesrûr olan Âşık olur,

Âşık olan mukarreb olur,

Mukarreb olan vâsıl olur,

Her murâdı hâsıl olur. (Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-2, s. 208)

İslam ve İhsan

İLAHİ AŞKIN LEZZETİNE NASIL VARILIR?

İlahi Aşkın Lezzetine Nasıl Varılır?

TASAVVUFTA AŞK, AŞIK VE MAŞUK

Tasavvufta Aşk, Aşık ve Maşuk

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.