Kalp Katılığının Sebebi

Kalp katılığının sebebi nedir? Haya eden Müslümanların mükafatı nedir?

Bugün bütün dünyada kaybedilen ahlâkî seciyelerden biri de hayâdır. Hayâ, Hak Teâlâ’dan utanmaktır ki, sahibini birçok kötülükten korur ve uzak tutar.

KALP KATILIĞININ SEBEBİ

Hadîs-i şeriflerde buyurulur:

“Hayâ îmandandır ve hayâlı olan kimse cennettedir! Hayâsızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan da cehennemdedir!..” (Buhârî, Îmân, 16)

“Hayâ ve îman bir aradadır; biri gittiğinde diğeri de gider!” (Taberânî, Evsat, VIII, 174; Beyhakî, Şuab, VI, 140)

Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, zekât olarak toplanan koyunların bulunduğu yere gitmişti. Koyunların başında, ücret karşılığı çalışan bir çoban bulunuyordu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, çobanın yarı çıplak vaziyette dolaştığını görünce hemen onu çağırdı ve;

“‒Bizim için kaç gün çalıştın, bizde ne kadar alacağın var!?.” diye sordu.

Efendimiz’in bu suâlinden, işine son verileceğini anlayan çoban, büyük bir endişeyle;

“‒Niçin yâ Rasûlâllah? Yoksa hayvanların bakımını ve gözetimini güzel yapamıyor muyum?” diye sordu.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise;

“‒Hayır, ondan değil! Lâkin ben, aramızda çalışan insanların, yalnız kaldıklarında bile Allah Teâlâ’dan hayâ eden kişiler olmasını arzu ediyorum! Yalnız kaldığında Allah Teâlâ’dan hayâ etmeyen kişinin yaptığı işi istemiyorum!” buyurdu. (Bkz. Beyhakî, Şuab, X, 196/7370; Mervezî, Tâzîmü Kadri’s-Salâh, II, 836)

Edebi terk etmek ve hayâsızlık, insanı hayvandan da aşağılara düşürerek nihayetinde helâke sürükleyen büyük bir gaflettir. Zira edepsizlik, dipsiz bir kuyu gibidir ki, nihayetine erilmez. İnsan gittikçe daha derinlere doğru batar; nefsinin bir hevâsını tatmin ettiğinde, daha ileri ve daha kötü bir hevâ zuhûr eder.

EDEPSİZİN ZARARI

Hazret-i Mevlânâ ne güzel buyurur:

“Cenâb-ı Hak’tan bizi edepli olmaya muvaffak kılmasını isteyelim. Çünkü edebi olmayan kimse, Allâh’ın lutfundan mahrum kalmıştır. Edepsizin zararı, yalnız kendisiyle sınırlı kalmaz. Aksine bütün âfâkı ateşe verir…”

“İblis’in ilâhî kapıdan kovulması, Hakk’ın karşısında edepsizce konuşmasındaki cür’etindendir.”

“Eğer şeytanın başını ezmek istersen, gözünü aç ve gör; şeytanı kahreden, edeptir. İnsanoğlunda edep bulunmazsa, o gerçekte insan değildir. Zira insan ile hayvan arasındaki fark, edeptir.”

Zamanımızda küresel güçler zayıf memleketlerin bütün imkânlarını sömürüp aldı. Bundan daha kötüsü insanların ruhlarını ve gönüllerini ifsâd etti. Dünyaya yayılan ve maddî virüslerden daha beter olan LGBT gibi sapkınlıkların yaygınlaşması bu ifsatların en kötüsüdür.

Unutmamalıdır ki;

Allah Teâlâ, Lût Kavmi’ni bu insanlık dışı sapkınlıkları dolayısıyla korkunç bir şekilde helâk etmiştir.

Yine unutmamalıdır ki;

Bu çılgınlığa sessiz kalmak, ağır bir mes’ûliyettir. Ailenin ve toplumun felâketidir. Bu ahlâksızlıkların sonu, insanlığın neslini bitirmektir. Câhiliyyede olduğu gibi evlât sevgisi yerine, evlerde köpek besleyerek aileyi imha etme hareketidir.

Dolayısıyla;

Geçmişte olduğu gibi âhirzamanda da yegâne çare, nice mikrop ve virüslerin cirit attığı imtihan hengâmı olan bu kısacık fânî hayatı; insanı asil, kıymetli, vakarlı ve şahsiyetli yapan ilâhî tâlimatlar çerçevesinde yaşamaktır. Hiçbir sapkınlığa düşmeden yaşamaktır. Ancak İslâmî bir edep, hayâ ve güzel ahlâk üzere yaşamaktır.

Cenâb-ı Hak, bizleri ve nesillerimizi ahlâk-ı zemîmeden muhafaza buyursun. Bizleri râzı olduğu hasletlerle ve ahlâkî vasıflarla müzeyyen eylesin. Âmîn!..

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2022 Ay: Eylül, Sayı: 211

İslam ve İhsan

HAYA VE İFFET İLE İLGİLİ HADİSLER

Haya ve İffet ile İlgili Hadisler

TAKVA, HAYÂ VE TESETTÜR

Takva, Hayâ ve Tesettür

HAYA ABİDESİ

Haya Abidesi

ALLAH’TAN HAKKIYLA HAYÂ EDİN!

Allah’tan Hakkıyla Hayâ Edin!

İFFET VE HAYA İLE İLGİLİ ÖRNEKLER

İffet ve Haya ile İlgili Örnekler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.