“Kalpler Ancak Allah’ı Anmakla Huzur Bulur” Ayeti
“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur” (Ra'd, 28) ayetinde anlatılmak isteniyor?
Ayet- kerimede buyrulur:
“KALPLER ANCAK ALLAH’I ANMAKLA HUZUR BULUR” AYETİ
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِۜ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ
Elleżîne âmenû vetatme-innu kulûbuhum biżikri(A)llâh(i)(k) elâ biżikri(A)llâhi tatme-innu-lkulûb(u).
“Onlar, inananlar ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra'd sûresi, 28)
Tefsir:
İnkârcılar, “Ona Rabbinden bir mûcize indirilseydi ya!” diyorlar. De ki: “Allah dilediğini saptırır; kendisine yöneleni de gerçeğe ulaştırır.”
Bunlar, iman edenler ve Allah’ı zikrederek gönülleri huzura kavuşanlardır. Bilesiniz ki kalpler (gönüller) ancak Allah’ı zikrederek huzura kavuşur. (Ra'd Sûresi - 27-28)
Bir uyarıcı ve bir müjdeleyici olarak peygamberin görevi mûcize göstermek değil, insanları uyarmak; onlara hakkı, adaleti, güzeli ve doğruyu göstermek; haksızlık, adaletsizlik ve sapkınlıktan sakındırmaktır. Allah Teâlâ bir lutuf olarak gönderdiği peygamberleri mûcizelerle de desteklemiştir; ancak inkârcılar Hz. Peygamber’in (sav.) getirdiği mûcizeleri yeterli bulmuyor, herkesin kabule mecbur kalacağı bir mûcize istiyorlardı. Böyle bir mûcize ise imtihan amacını ortadan kaldıracağı için ilâhî hikmete uygun değildi. Gerçek şu ki, burada eksik olan mûcize değil, doğruyu bulma arzusudur, onlarda doğruyu bulma arzusu olmadığı için peygamberin getirdiği mûcizelere rağmen inatla inkârcılıklarını sürdürmüşlerdir.
Allah Teâlâ tercihini bu yönde kullanan kimseleri zorla doğru yola iletmez. Bilâkis onları kendi iradeleri ve tercihleriyle baş başa bırakır, sapkınlıkları içerisinde bocalar dururlar; inkârcılık ruhlarına yerleştikten sonra inanma güçleri zayıflamış olacağı için iman da edemezler. İşte Allah’ın dilediğini saptırmasından maksat budur. Nitekim yüce Allah 27. âyetin son cümlesinde doğruyu arayıp ona yönelenleri yani tercihlerini bu yönde kullananları hidayete erdireceğini haber vermekte, 28. âyette ise doğru yolu arayanların vasıflarını bildirmektedir.
Âyetin bağlamı dikkate alındığı takdirde Allah’ı zikretmekten maksadın Kur’an olduğu düşünülebilir. Zira bir önceki âyette inkârcıların kabul etmedikleri şey Kur’an’dı; buna karşılık müminlerin gönüllerini huzura kavuşturan zikir de yine Kur’an’dır. Ayrıca Kur’an-ı Kerîm’de birçok yerde zikr kelimesi Kur’an’ın adı olarak geçmektedir (meselâ bk. Hicr 15/9; Nahl 16/44; Enbiyâ 21/50; Fussılet 41/41 vd.).
Bununla birlikte zikr masdar olarak “anmak” mânasına gelir; âyette bu mânanın yani dil veya kalp ile Allah’ın anılmasının kastedilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Allah’ın hidayete erdirdiği kimseler Allah’a ve Kur’an’a gönülden ve samimi olarak inanan, Kur’an-ı Kerîm’i okumakla ve Allah’ın adını anmakla kalpleri huzur, ruhları sükûnet bulan kimselerdir.
Kaynak: Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 288-289
YORUMLAR