Kamer Suresi 43. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kamer Suresi 43. ayeti ne anlatıyor? Kamer Suresi 43. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Kamer Suresi 43. Ayetinin Arapçası:

اَكُفَّارُكُمْ خَيْرٌ مِنْ اُو۬لٰٓئِكُمْ اَمْ لَكُمْ بَرَٓاءَةٌ فِي الزُّبُرِۚ

Kamer Suresi 43. Ayetinin Meali (Anlamı):

Şimdi söyleyin ey müşrikler! Sizin kâfirleriniz, bahsedilen o kâfirlerden daha mı üstün ve güçlü? Onlar cezalandırılırken siz kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Yoksa kutsal kitaplarda sizin Allah’ın azabından muaf olduğunuza dâir bir senediniz mi var?

Kamer Suresi 43. Ayetinin Tefsiri:

Hitap, öncelikle Mekke kâfirlerine, sonra da kıyamete kadar gelecek tüm İslâm düşmanlarınadır. Anlatılan kıssalarda haber verildiği üzere Allah Teâlâ, nasıl önceki toplumların kâfirlerini helak etti ise şimdiki kâfirleri de aynı şekilde helak etmeye kadirdir. Bunların Allah katında helaklerini engelleyecek ne bir ayrıcalıkları, ne hayırlı bir durumları, ne de üstün bir kuvvetleri vardır. Üstelik Allah’ın indirdiği ilâhî kitaplarda bunların azaptan emin olduklarını garantileyen bir beraat belgeleri de bulunmamaktadır. Eğer bu kâfirler büyük bir gurur ve kibir içinde mevcut güç ve kuvvetlerine güveniyor, birbiriyle yardımlaşan asla mağlup edilemez bir topluluk olduklarını iddia ediyorlarsa, onların hakkından Cenâb-ı Hak gelecek; çok yakında o düşman topluluğu hezimete uğrayacak, dağılacak, arkalarını dönüp kaçacaklardır.

Nitekim bu âyetler Mekke kâfirlerine hitap eden yönüyle ele alındığı zaman, Kur’an’ın istikbâle ait haber verdiği bu gaybî mûcizenin çok zaman geçmeden gerçekleştiği görülür. Şöyle ki:

Bu âyetlerin inişinden altı yedi sene sonra gerçekleşen Bedir savaşında Resûlullah (s.a.s.) kendisine ait çadırda iken: “Allahım! Senin bana olan ahdini ve va­’dini gerçekleştirmeni diliyorum. Eğer dilersen bugünden sonra ebediyen sana ibâdet olunmayacak” diye dua ediyordu. Hz. Ebubekir (r.a.) elinden tutup: “Ey Allah’ın Rasûlü, bu kadar sana yeter, çünkü Rabbine gerçekten ısrarla dua etmiş bulunu­yorsun” dedi. O sırada Efendimiz (a.s.) zırhını giyinmişti, çıkarken de şöyle diyordu: “Yakında o topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar. Hayır! Onlara va’dedilen asıl ceza vakti, kıyâmet günüdür. Kıyâmet gününün azabı, dünyadakinden çok daha korkunç ve çok daha acıdır!” (Kamer 54/45-46) âyetlerini okuyordu. (Buhârî, Tefsir 54/7)

Bedir günü öğleye doğru savaş mü’minlerin zaferiyle sonuçlandı. Ebû Cehil de dâhil olmak üzere yetmiş müşrik öldürülmüş, yetmiş kadar da esir alınmıştı. Böylece bedbaht müşrikler, arzu ettikleri zafer şa­rabı yerine ecel kadehlerinden ölümü yudumladılar. Câriyeleri, şarkı söylemek yerine ağlaşarak yas tuttular. Kendi saflarındaki Arapların karınlarını doyurmak yerine, onları acıkmış cehennem çukurla­rına doldurdular. Allah Resûlü (s.a.s.) yine zırhı üzerinde olduğu hâlde:

“Yakında o topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar” (Kamer 54/45) âyetini okuyarak çadırından çıktı. (bk. Buhârî, Cihâd 89)

Hz. Ömer (r.a.) şöyle der:

“Bu âyet Mekke’de nâzil olduğu zaman kendi kendime; «Acabâ hangi topluluk bozguna uğrayacak? Kime galebe çalınacak?» demiştim. Bedir günü gelip de Resûlullah (s.a.s.)’in bu âyeti okuduğunu duyunca, bozguna uğrayacağı bildirilen topluluğun Kureyş müşrikleri olduğunu anladım. Âyetin tefsîrini o gün öğrendim.” (İbn Sa‘d, et-Tabakât, II, 25; İbn Kesîr, Bidâye, III, 312)

Kur’ân-ı Kerîm’in bu hitabı, kıyamete kadar her devirdeki muhataplarına yöneliktir. Dolayısıyla Mekke kâfirlerinin yaşadığı aynı âkıbet, kıyâmete kadar tüm İslâm düşmanları için geçerlidir. İnkârcılık temeline dayanan güçler, içinde yaşadıkları zamanın askerî, iktisadî ve siyasî imkânlarına göre ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, mutlaka birlikleri bozulacak ve İslâm karşısında hezimete uğrayacaklardır. Hâsılı İslâm’ın belirlediği doğru iman temelleri üzerine oturmuş faziletli bir hayat anlayışı, bütün bâtıl inançları, ahlâkî bozuklukları, haksız ve zâlim uygulamaları mutlaka yenecek, ortadan kaldıracak ve hakkın gür sesi tüm dünyaya hâkim olacaktır. Hak gelince, bâtıl yok olup gidecektir. Çünkü ârızî bir durum olan bâtılın hakkı, zaten yok olup gitmektir. (bk. İsrâ 17/81)

Kâfirlerin dünyada başlarına gelen azaplar, âhiret azabı yanında elbette çok basit kalır. Onların müstahak oldukları asıl ceza âhirette verilecek; cehennem azabı çok daha korkunç ve dehşetli, çok daha acı olacaktır. Günaha dalmış inkârcı suçlular, dünyada büyük bir sapıklık, şaşkınlık ve çılgınlık içinde oldukları gibi, âhirette de cehennem ateşinin içinde olacaklar ve orada yüzleri üstü süründürüleceklerdir. Günahlarına uygun bir ceza göreceklerdir.

Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın nizamında her şey en ince ölçülere göre ölçülü, hesaplı ve intizamlıdır:

Kamer Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Kamer Suresi 43. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.