Kamer Suresi 48. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Kamer Suresi 48. ayeti ne anlatıyor? Kamer Suresi 48. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Kamer Suresi 48. Ayetinin Arapçası:
يَوْمَ يُسْحَبُونَ فِي النَّارِ عَلٰى وُجُوهِهِمْۜ ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ
Kamer Suresi 48. Ayetinin Meali (Anlamı):
O gün ateşte yüzleri üstü süründürülecekler. Kendilerine: “Cehennem alevlerinin dokunuşunu, okşayışını tadın, bakalım!” denilecek.
Kamer Suresi 48. Ayetinin Tefsiri:
Hitap, öncelikle Mekke kâfirlerine, sonra da kıyamete kadar gelecek tüm İslâm düşmanlarınadır. Anlatılan kıssalarda haber verildiği üzere Allah Teâlâ, nasıl önceki toplumların kâfirlerini helak etti ise şimdiki kâfirleri de aynı şekilde helak etmeye kadirdir. Bunların Allah katında helaklerini engelleyecek ne bir ayrıcalıkları, ne hayırlı bir durumları, ne de üstün bir kuvvetleri vardır. Üstelik Allah’ın indirdiği ilâhî kitaplarda bunların azaptan emin olduklarını garantileyen bir beraat belgeleri de bulunmamaktadır. Eğer bu kâfirler büyük bir gurur ve kibir içinde mevcut güç ve kuvvetlerine güveniyor, birbiriyle yardımlaşan asla mağlup edilemez bir topluluk olduklarını iddia ediyorlarsa, onların hakkından Cenâb-ı Hak gelecek; çok yakında o düşman topluluğu hezimete uğrayacak, dağılacak, arkalarını dönüp kaçacaklardır.
Nitekim bu âyetler Mekke kâfirlerine hitap eden yönüyle ele alındığı zaman, Kur’an’ın istikbâle ait haber verdiği bu gaybî mûcizenin çok zaman geçmeden gerçekleştiği görülür. Şöyle ki:
Bu âyetlerin inişinden altı yedi sene sonra gerçekleşen Bedir savaşında Resûlullah (s.a.s.) kendisine ait çadırda iken: “Allahım! Senin bana olan ahdini ve va’dini gerçekleştirmeni diliyorum. Eğer dilersen bugünden sonra ebediyen sana ibâdet olunmayacak” diye dua ediyordu. Hz. Ebubekir (r.a.) elinden tutup: “Ey Allah’ın Rasûlü, bu kadar sana yeter, çünkü Rabbine gerçekten ısrarla dua etmiş bulunuyorsun” dedi. O sırada Efendimiz (a.s.) zırhını giyinmişti, çıkarken de şöyle diyordu: “Yakında o topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar. Hayır! Onlara va’dedilen asıl ceza vakti, kıyâmet günüdür. Kıyâmet gününün azabı, dünyadakinden çok daha korkunç ve çok daha acıdır!” (Kamer 54/45-46) âyetlerini okuyordu. (Buhârî, Tefsir 54/7)
Bedir günü öğleye doğru savaş mü’minlerin zaferiyle sonuçlandı. Ebû Cehil de dâhil olmak üzere yetmiş müşrik öldürülmüş, yetmiş kadar da esir alınmıştı. Böylece bedbaht müşrikler, arzu ettikleri zafer şarabı yerine ecel kadehlerinden ölümü yudumladılar. Câriyeleri, şarkı söylemek yerine ağlaşarak yas tuttular. Kendi saflarındaki Arapların karınlarını doyurmak yerine, onları acıkmış cehennem çukurlarına doldurdular. Allah Resûlü (s.a.s.) yine zırhı üzerinde olduğu hâlde:
“Yakında o topluluk bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklar” (Kamer 54/45) âyetini okuyarak çadırından çıktı. (bk. Buhârî, Cihâd 89)
Hz. Ömer (r.a.) şöyle der:
“Bu âyet Mekke’de nâzil olduğu zaman kendi kendime; «Acabâ hangi topluluk bozguna uğrayacak? Kime galebe çalınacak?» demiştim. Bedir günü gelip de Resûlullah (s.a.s.)’in bu âyeti okuduğunu duyunca, bozguna uğrayacağı bildirilen topluluğun Kureyş müşrikleri olduğunu anladım. Âyetin tefsîrini o gün öğrendim.” (İbn Sa‘d, et-Tabakât, II, 25; İbn Kesîr, Bidâye, III, 312)
Kur’ân-ı Kerîm’in bu hitabı, kıyamete kadar her devirdeki muhataplarına yöneliktir. Dolayısıyla Mekke kâfirlerinin yaşadığı aynı âkıbet, kıyâmete kadar tüm İslâm düşmanları için geçerlidir. İnkârcılık temeline dayanan güçler, içinde yaşadıkları zamanın askerî, iktisadî ve siyasî imkânlarına göre ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, mutlaka birlikleri bozulacak ve İslâm karşısında hezimete uğrayacaklardır. Hâsılı İslâm’ın belirlediği doğru iman temelleri üzerine oturmuş faziletli bir hayat anlayışı, bütün bâtıl inançları, ahlâkî bozuklukları, haksız ve zâlim uygulamaları mutlaka yenecek, ortadan kaldıracak ve hakkın gür sesi tüm dünyaya hâkim olacaktır. Hak gelince, bâtıl yok olup gidecektir. Çünkü ârızî bir durum olan bâtılın hakkı, zaten yok olup gitmektir. (bk. İsrâ 17/81)
Kâfirlerin dünyada başlarına gelen azaplar, âhiret azabı yanında elbette çok basit kalır. Onların müstahak oldukları asıl ceza âhirette verilecek; cehennem azabı çok daha korkunç ve dehşetli, çok daha acı olacaktır. Günaha dalmış inkârcı suçlular, dünyada büyük bir sapıklık, şaşkınlık ve çılgınlık içinde oldukları gibi, âhirette de cehennem ateşinin içinde olacaklar ve orada yüzleri üstü süründürüleceklerdir. Günahlarına uygun bir ceza göreceklerdir.
Çünkü Cenâb-ı Hakk’ın nizamında her şey en ince ölçülere göre ölçülü, hesaplı ve intizamlıdır:Kamer Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Kamer Suresi 48. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...
YORUMLAR