Kanaatten Maksat Nedir?

Kanâat ne demektir? Kanâatten maksat nedir? Peygamber (s.a.s.) Efendimiz’in ve ashabının kanâattan murâd ettikleri şey.

Kanâat; helâl yol ile kendi kazandığını kâfî görmek ve râzı olmaktır. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in terğib ve teşvik buyurdukları ahlâkın en güzeli kanâattır. Lâkin İslâm’ın hakîkatlerine, ilk hakîki Müslümanların tarihine vukûfu olmayan birçok adamlar tevekkül gibi kanâatın da mânâsını anlayamadılar.

Zannettiler ki kanâat işi gücü bırakmak, dünya malından tamamıyla yüz çevirmek, ölmeyecek kadarını, hattâ daha azını kâfî görmektir. Şüphesiz, İslâm Tarihi’nin ilk altı asrından sonra gelen o karanlık cehâlet asırlarında bu fikrin (yabancı tesiriyle) Müslümanlar arasında yayılması, iktisâdî, malî ahvâlin harâbiyetini intâc ettiği gibi Müslümanların en korkunç bir ictîmâî yarası da oldu.

KANAATTEN MAKSAT NEDİR?

Evet. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile Ashâb-ı Kirâm’ın hülefâsının, sonra hicret asrı nihâyetine kadar gelen bütün Müslümanların kanâattan murâd ettikleri mânâ hiçbir sûretle ne halkın çalışmasına mânî idi ne de malın tezeyyüd ve bereketlenmesine muârızdı. Kanâat pek memdûh idi. Çünkü doymak bilmeyen harîs ruhların bir nevî riyâzâtı idi. Fesat ile çarpan yüreklere sükût veriyordu. Kanâat rağbette idi. Zîra isteniyordu ki hayat sırf maddiyât uğrunda uğraşmalarla, didinmelerle bitmesin yahut hırsın, tamahın ifratı gibi servet sâhipleri hakkında kin beslemek, ellerindekine göz dikmek gibi kötü huylar onlara karşı bir fenâlık ettirmesin.

Çünkü bu halin, huzûru ve ictimâî nizâmı alt üst edeceğinden başka, cinâyet ve cürümlerden birçoğunu meydana getirdiği biliniyordu. Ve bugün de bencil, dinsiz zümrelerin teşekküllerin, fertleri milletleri kana bulayan hırsları, kanaatsizlik yüzündendir. İslâm dîninde kanâatten maksat ancak şudur:

İnsan, çalışacak ve bulduğu hâle râzı olacak. Ve elde edemediğinden müstağnî bulunacak. Helâl tarîkle kazandığını kâfî görerek eğri yollardan kazanmayı istemeyecek. İslâm’ın örfüne göre kanâat, halkın elindeki nîmet ve mala tamâhın (hased) zıddıdır. Şu halde kanâat, maîşeti dar kimseler için nefislerini başkalarının malına göz dikmeyecek sûrette terbiyeden başka bir şey değil; tâ ki günün birinde onlara karşı fenâlık etmesin yahut gayz ve kin besleyip de kalb istirahatından mahrûm kalmasın.

Hâsılı ne kadar az da olsa çalışmak ve kazanmakla elde ettiğine râzı olsun. Ne kadar çok da olsa başkasına takdîr edilmiş olan servet ve nîmetten dolayı kederlenmesin. Müstağnî; o adamdır ki halkın elindekini ummaz da kendi kazancıyla kanâat eder. İnsan bu sûretle hareket edince kalbi müsterîh olur. Başkasının mazhar olduğu nîmete göz dikmekten masûn kalır. Yani başka servet sâhibi adam da bunun tarafından âsûde yaşar. Binâenaleyh kanâat zengin, fakîr, bütün bu vasıf ile muttasıf olanlar için rahat olduğu gibi bunların etrafındaki servet sâhibi için de siperdir. Her kim kanâatten bunun hâricinde bir mânâ çıkarmak isterse, çok büyük bir hatâ işlemek ile beraber, Cenâb-ı Allah’a ve İslâm’a karşı da açıktan açığa bühtân etmiş olur.

Kaynak: Mahmud Sâmî Ramazanoğlu-Musâhabe-2, s.129- Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KANAAT ETMENİN FAZİLETİ

Kanaat Etmenin Fazileti

PEYGAMBERİMİZİN HAYATINDAN KANAAT ÖRNEKLERİ

Peygamberimizin Hayatından Kanaat Örnekleri

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.