Kasas Suresi 40. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Kasas Suresi 40. ayeti ne anlatıyor? Kasas Suresi 40. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Kasas Suresi 40. Ayetinin Arapçası:

فَاَخَذْنَاهُ وَجُنُودَهُ فَنَبَذْنَاهُمْ فِي الْيَمِّۚ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِم۪ينَ

Kasas Suresi 40. Ayetinin Meali (Anlamı):

Biz de onu ve ordularını kıskıvrak yakalayıp denize gömdük. Bak, o zâlimlerin sonu nasıl oldu!

Kasas Suresi 40. Ayetinin Tefsiri:

Onlar kendilerini büyük ve önemli görüyorlardı. Halbuki Allah katında son derece değersiz ve önemsizdiler. Öyle ki, tüm varlıkları, kuvvet ve saltanatlarıyla birlikte Allah Teâlâ onları bir anda şiddetle yakaladı ve tuttuğu gibi hepsini birden denizin dibine gömüverdi. Hakları olmaksızın kendilerini büyük görmeleri, onlara bir fayda sağlamadı. Allah’ın kendilerini ıslah etme yolundaki ikazlarına kulak vermedikleri için, süprüntü gibi denize atıldılar. Onların en büyük mârifetleri, insanları ateşe çağıran küfür ve şirk önderleri olmaktı. Bu hususta kendilerine yardımcılar buldular, onlarla birlikte hareket ettiler. Fakat âhirette kendilerini ateşten kurtaracak yardımcılar bulamayacaklardır. Dünyada olduğu gibi, âhirette de saptırdıkları insanların önüne geçip onları ateşe çağıracaklardır. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:

“Firavun, kıyâmet günü kavminin önüne düşecek ve hayvanların suya götürüldüğü gibi onları ateşe götürecektir. Gerçekten ne kötü bir yerdir, varılan o ateş!” (Hud 11/98)

Allah Teâlâ, bu dünyada onların arkalarına bir lânet takmıştır. İnen tüm kutsal kitaplarda onların lânetli olduğu haber verilmiş, hep lânetle birlikte anılmışlardır. Allah’ın, meleklerin ve insanların lanetleri daima onların üzerine olmuştur ve olmaktadır. Dünyada Allah’ın mârifetinden uzak kaldıkları gibi, âhirette de O’nun mağfiretinden uzak kalacaklardır. Kıyamet günü onlar en çirkin suratlılar, nefret edilmiş yaratıklar ve ilâhî rahmetten uzaklaştırılmış bedbahtlar olarak haşrolunacaklardır. Ayette geçen اَلْمَقْبُوح۪ينَ (makbûhîn) kelimesi bizzat çirkin, iğrenç ve aşağılık bir tabloyu; pis ve tiksindirici bir manzarayı canlandırmaktadır. Bu, yeryüzünde üstünlük taslamanın, büyüklenmenin, dış görünüş, mevki ve makamla insanları yoldan çıkarmanın, Allah’a ve Allah’ın kullarına karşı küstahça davranmanın karşılığıdır. Çünkü tekebbür yalnız Allah Teâlâ’nın hakkıdır. Nitekim bir kudsî hadiste: “Kibriyâ benim ridâm, azamet izârımdır; her kim bunlardan birisinde benimle çekişirse, ben onu ateşe atarım” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 248) buyrulmuştur. Bu yüzden, O’ndan başkasının kibirlenmesi, haksız ve boş yere kibirlenmedir. Sonu cehennem ateşidir.

Zâlimlerin sonu böyle; bakalım hakkın temsilcisi olan Hz. Mûsâ’nın sonu nasıl oldu:

Kasas Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Kasas Suresi 40. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...