Kasas Suresi 60. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri
Kasas Suresi 60. ayeti ne anlatıyor? Kasas Suresi 60. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...
Kasas Suresi 60. Ayetinin Arapçası:
وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟
Kasas Suresi 60. Ayetinin Meali (Anlamı):
Size verilen şeyler, dünya hayatının geçici nimeti ve süsüdür. Allah katındaki nimetler ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hâlâ aklınızı çalıştırmayacak mısınız?
Kasas Suresi 60. Ayetinin Tefsiri:
Rivayete
göre müşriklerden Haris b. Osman, Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’e gelmiş ve: “Biz
biliyoruz ki şüphesiz sen hak üzeresin. Fakat biz bir yiyimlik başız. Sana tabi
olup da Araplara muhalefet ettiğimiz takdirde onların bizi yerimizden
yurdumuzdan çıkarmalarından, çarpıp kapışıvermelerinden korkuyoruz” demişti.
(Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XX, 115)
Cenâb-ı
Hak, onların bu korkularının asılsızlığına ve haksızlığına şöyle cevap
vermektedir:
›
Allah Teâlâ Mekke’yi harem bölgesi ilan etmiş ve orasını emniyetli
bir mahal kılmıştı. Arap Yarımadası’nın en güvenli şehri Mekke idi. Bütün
Arapların saygı duyduğu ve ziyarete can attığı Kâbe oradaydı.
Âyet-i
kerîmede buyrulur:
“Çevrelerindeki
insanlar yakalanıp götürülürken ve malları yağma edilirken, yaşadıkları
Mekke’yi can ve mal emniyeti bakımından güvenilir ve mukaddes bir Harem bölgesi
kıldığımızı görmezler mi? Buna rağmen onlar hâla saçma ve asılsız inançlar
peşinde koşarak, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlüğe devam mı edecekler?” (Ankebût
29/67)
›
Ataları Hz. İbrâhim’in: “Rabbim! Burayı emniyetli bir belde
kıl; halkından Allah’a ve âhiret gününe iman edenleri de çeşit çeşit
mahsullerle rızıklandır!” (Bakara 2/126) duası bereketiyle, dağlar arasında
kurak bir yer olan Mekke’ye dünyada yetişen bütün meyveler ve sebzeler Allah’ın
bir lütfu olarak akmaktaydı. İman ettikleri takdirde ilerde bu mahsuller her
taraftan daha fazlasıyla toplanıp getirilecektir. Dolayısıyla âyette hem mevcut
durum ifade edilmekte, hem de geleceğe bir işarette bulunulmaktadır. Bu, onlara
Allah’ın bir ikramıdır; fakat onların çoğu Allah’ın nimetlerinin ve
müjdelerinin kıymetini bilmemekte, Allah’tan korkmaları lazım gelirken
başkalarından korkmaktadırlar.
›
Kaybetme korkusuyla haktan yüz çevirip bâtıla yapıştıkları dünya
refahı, zenginliği, mal ve serveti fânidir. Gelip geçicidir. Belki de
helaklerinin sebebi olacaktır. Nitekim bu refah ve servetlere bir zamanlar Âd,
Semûd, Sebe’ ve Medyen kavmi gibi toplumlar da sahip olmuşlardı. Bunlar
şımardıkları için ilâhî azap kamçısı tepelerine inivermişti. Mal ve servetleri
onları azaptan kurtaramamıştı. O halde bunlar da, önceki şımarık kavimler gibi
günah ve kötülüklerde ısrar ederlerse, dikkatli olsunlar, sahip oldukları
emniyeti kaybedip öncekilerin karşılaştığı azapla karşılaşabilirler.
Yûnus
Emre der ki:
“Tutmaz
olur tutan eller
Çürür
şol söyleyen diller
Sevip
kazandığın mallar
Vârislere
kalır bir gün.”
›
Önceki helâk edilmiş topluluklar da zulüm ve ahlâksızlığa
dalmışlardı. Onları son bir kez uyarmak için Allah peygamberlerini gönderdi.
Fakat onlar buna kulak bile asmadılar. Aynı şey bunlar için de söz konusudur.
Şimdi bunlar da büyük bir zulüm ve ahlâksızlık girdabında bulunmaktalar ve
bunları uyarmak için de bir Peygamber gelmiş durumdadır. Eğer ona iman etmez,
küfür ve inkârlarında ısrar ederlerse, refah ve rahatlarını korumak yerine
onları tehlikeye atmış olacaklar. Ayaklarına gelen bu nimeti teptikleri
takdirde, korkup durdukları yıkıma uğrayacak ve yok olacaklardır.
Yurtlarından
çıkarılmaktan korkan müşriklere cevaplar devam ediyor:
وَمَٓا
اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا
عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ ﴿60﴾
اَفَمَنْ
وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاق۪يهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ
الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ ﴿61﴾
60.
Size verilen şeyler, dünya hayatının geçici nimeti ve süsüdür. Allah katındaki
nimetler ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hâla aklınızı çalıştırmayacak
mısınız?
61.
Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz ve ona kesinlikle kavuşacak olan mü’min
bir kimse; kendisine dünya hayatının geçici zevklerini yaşattığımız, fakat
kıyâmet gününde her şeyini kaybederek azap edilmek üzere huzurumuza getirilecek
inkârcı kimse ile bir olur mu?
Dünyada
yaşamak için dünya nimetleri lazımdır. Cenâb-ı Hak bu nimetleri bu hikmete
binâen yaratmıştır. Fakat bunlar ebedî değil fânîdirler. Geçici bir müddet
içinde kullanılmak ve imtihan olunmak için verilmişlerdir. İnsan bu hayatta
istediği kadar mal biriktirebilir, başarabildiği kadar müreffeh bir hayat
sürebilir. Fakat her ne olursa olsun hepsinin bir sonu vardır ve insan bu
dünyadan boş elle ayrılacaktır. Asıl gâye ebedî olan âhiret nimetlerini elde etmektir.
Dünya hayatının bütün nimetleri, zevkleri, eğlenceleri, insanlara geçici olarak
lütfedilen dünyevî saltanatlar, Allah katındàki ebedî nimetlerle
karşılaştırıldığı zaman bunların son derece basit ve değersiz oldukları, âhiret
nimetlerinin ise daha hayırlı ve devamlı olduğu ortaya çıkar. Ancak bu farkı
anlamak için aklı çalıştırmak lazımdır. Hâsılı hiçbir akıllı insan, bu
dünyadaki kısa yolculuğunun rahatlık ve zevkleri mukâbilinde âhirette hiç son
bulmayacak azaba maruz kalmak gibi kötü bir pazarlığa girişmez. Bilakis dünyada
her nimeti miktarınca ve yerli yerince kullanarak, onun nihâi hedef değil bir
vasıta olduğunun farkına vararak, kendine va‘dedilen ebedî mutluluğun yollarını
arar ve ona kavuşmanın gayreti içinde olur. Zira Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle
buyurmaktadır:
“Allah’a
yemin olsun ki, âhirete kıyasla dünya, sizden birinin parmağını denize
daldırması gibidir. Parmağını denize daldıran kimse, parmağında ne kadar su
kaldığına baksın!” (Müslim, Cennet 55)
Baksın da, dikkat nazarlarını fânî dünyadan ebedi
âhiret âlemine çevirerek, mahşer yerinde vuku bulacak şu dehşetli manzaraları
ibretle seyretsin:
Kasas Suresi tefsiri için tıklayınız...
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri
Kasas Suresi 60. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...