Kasas Suresi 61. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Kuran Meali ve Tefsiri

Kasas Suresi 61. ayeti ne anlatıyor? Kasas Suresi 61. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Kasas Suresi 61. Ayetinin Arapçası:

اَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاق۪يهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ

Kasas Suresi 61. Ayetinin Meali (Anlamı):

Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz ve ona kesinlikle kavuşacak olan mü’min bir kimse; kendisine dünya hayatının geçici zevklerini yaşattığımız, fakat kıyâmet gününde her şeyini kaybederek azap edilmek üzere huzurumuza getirilecek inkârcı kimse ile bir olur mu?

Kasas Suresi 61. Ayetinin Tefsiri:

Rivayete göre müşriklerden Haris b. Osman, Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’e gelmiş ve: “Biz biliyoruz ki şüphesiz sen hak üzeresin. Fakat biz bir yiyimlik başız. Sana tabi olup da Araplara muhalefet ettiğimiz takdirde onların bizi yerimizden yurdumuzdan çıkarmalarından, çarpıp kapışıvermelerinden korkuyoruz” demişti. (Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XX, 115)

Cenâb-ı Hak, onların bu korkularının asılsızlığına ve haksızlığına şöyle cevap vermektedir:

  Allah Teâlâ Mekke’yi harem bölgesi ilan etmiş ve orasını emniyetli bir mahal kılmıştı. Arap Yarımadası’nın en güvenli şehri Mekke idi. Bütün Arapların saygı duyduğu ve ziyarete can attığı Kâbe oradaydı.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Çevrelerindeki insanlar yakalanıp götürülürken ve malları yağma edilirken, yaşadıkları Mekke’yi can ve mal emniyeti bakımından güvenilir ve mukaddes bir Harem bölgesi kıldığımızı görmezler mi? Buna rağmen onlar hâla saçma ve asılsız inançlar peşinde koşarak, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlüğe devam mı edecekler?” (Ankebût 29/67)

  Ataları Hz. İbrâhim’in: “Rabbim! Burayı emniyetli bir belde kıl; halkından Allah’a ve âhiret gününe iman edenleri de çeşit çeşit mahsullerle rızıklandır!” (Bakara 2/126) duası bereketiyle, dağlar arasında kurak bir yer olan Mekke’ye dünyada yetişen bütün meyveler ve sebzeler Allah’ın bir lütfu olarak akmaktaydı. İman ettikleri takdirde ilerde bu mahsuller her taraftan daha fazlasıyla toplanıp getirilecektir. Dolayısıyla âyette hem mevcut durum ifade edilmekte, hem de geleceğe bir işarette bulunulmaktadır. Bu, onlara Allah’ın bir ikramıdır; fakat onların çoğu Allah’ın nimetlerinin ve müjdelerinin kıymetini bilmemekte, Allah’tan korkmaları lazım gelirken başkalarından korkmaktadırlar.

  Kaybetme korkusuyla haktan yüz çevirip bâtıla yapıştıkları dünya refahı, zenginliği, mal ve serveti fânidir. Gelip geçicidir. Belki de helaklerinin sebebi olacaktır. Nitekim bu refah ve servetlere bir zamanlar Âd, Semûd, Sebe’ ve Medyen kavmi gibi toplumlar da sahip olmuşlardı. Bunlar şımardıkları için ilâhî azap kamçısı tepelerine inivermişti. Mal ve servetleri onları azaptan kurtaramamıştı. O halde bunlar da, önceki şımarık kavimler gibi günah ve kötülüklerde ısrar ederlerse, dikkatli olsunlar, sahip oldukları emniyeti kaybedip öncekilerin karşılaştığı azapla karşılaşabilirler.

Yûnus Emre der ki:

“Tutmaz olur tutan eller

Çürür şol söyleyen diller

Sevip kazandığın mallar

Vârislere kalır bir gün.”

  Önceki helâk edilmiş topluluklar da zulüm ve ahlâksızlığa dalmışlardı. Onları son bir kez uyarmak için Allah peygamberlerini gönderdi. Fakat onlar buna kulak bile asmadılar. Aynı şey bunlar için de söz konusudur. Şimdi bunlar da büyük bir zulüm ve ahlâksızlık girdabında bulunmaktalar ve bunları uyarmak için de bir Peygamber gelmiş durumdadır. Eğer ona iman etmez, küfür ve inkârlarında ısrar ederlerse, refah ve rahatlarını korumak yerine onları tehlikeye atmış olacaklar. Ayaklarına gelen bu nimeti teptikleri takdirde, korkup durdukları yıkıma uğrayacak ve yok olacaklardır.

Yurtlarından çıkarılmaktan korkan müşriklere cevaplar devam ediyor:

وَمَٓا اُو۫ت۪يتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَمَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا وَز۪ينَتُهَاۚ وَمَا عِنْدَ اللّٰهِ خَيْرٌ وَاَبْقٰىۜ اَفَلَا تَعْقِلُونَ۟ ﴿60﴾

اَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاق۪يهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيٰمَةِ مِنَ الْمُحْضَر۪ينَ ﴿61﴾

60. Size verilen şeyler, dünya hayatının geçici nimeti ve süsüdür. Allah katındaki nimetler ise daha hayırlı ve daha devamlıdır. Hâla aklınızı çalıştırmayacak mısınız?

61. Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz ve ona kesinlikle kavuşacak olan mü’min bir kimse; kendisine dünya hayatının geçici zevklerini yaşattığımız, fakat kıyâmet gününde her şeyini kaybederek azap edilmek üzere huzurumuza getirilecek inkârcı kimse ile bir olur mu?

Dünyada yaşamak için dünya nimetleri lazımdır. Cenâb-ı Hak bu nimetleri bu hikmete binâen yaratmıştır. Fakat bunlar ebedî değil fânîdirler. Geçici bir müddet içinde kullanılmak ve imtihan olunmak için verilmişlerdir. İnsan bu hayatta istediği kadar mal biriktirebilir, başarabildiği kadar müreffeh bir hayat sürebilir. Fakat her ne olursa olsun hepsinin bir sonu vardır ve insan bu dünyadan boş elle ayrılacaktır. Asıl gâye ebedî olan âhiret nimetlerini elde etmektir. Dünya hayatının bütün nimetleri, zevkleri, eğlenceleri, insanlara geçici olarak lütfedilen dünyevî saltanatlar, Allah katındàki ebedî nimetlerle karşılaştırıldığı zaman bunların son derece basit ve değersiz oldukları, âhiret nimetlerinin ise daha hayırlı ve devamlı olduğu ortaya çıkar. Ancak bu farkı anlamak için aklı çalıştırmak lazımdır. Hâsılı hiçbir akıllı insan, bu dünyadaki kısa yolculuğunun rahatlık ve zevkleri mukâbilinde âhirette hiç son bulmayacak azaba maruz kalmak gibi kötü bir pazarlığa girişmez. Bilakis dünyada her nimeti miktarınca ve yerli yerince kullanarak, onun nihâi hedef değil bir vasıta olduğunun farkına vararak, kendine va‘dedilen ebedî mutluluğun yollarını arar ve ona kavuşmanın gayreti içinde olur. Zira Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:

“Allah’a yemin olsun ki, âhirete kıyasla dünya, sizden birinin parmağını denize daldırması gibidir. Parmağını denize daldıran kimse, parmağında ne kadar su kaldığına baksın!” (Müslim, Cennet 55)

Baksın da, dikkat nazarlarını fânî dünyadan ebedi âhiret âlemine çevirerek, mahşer yerinde vuku bulacak şu dehşetli manzaraları ibretle seyretsin:

Kasas Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Kasas Suresi 61. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...