Abidevi Şahsiyetler

I. Ahmed Kimdir?

Hazret-i Peygamber -sal­lâl­lâ­hu aleyhi ve sellem-’e dâsitânî bir muhabbet âbidesi Sultan 1. Ahmed Han (1590-1617) on dördüncü Osmanlı pâdişâhıdır. 

Muhteşem Süleyman Nasıl Öldü?

Mânevî kuvvetlerle takviye edilerek dün­ya coğrafyasına hükmeden, ta­rihi elinin çizdiği mecrâdan akıtan dâhî pâ­di­şah, büyük cihangir Kânûnî Sultan Süleyman H

Osmanlı'nın Gönüllerdeki Yıldızları

Bu ve emsâli zâtlar, derin, mehtaplı bir gece gibi Devlet-i Aliyye semâsının gönüllere yansıyan pırıltılı yıldızları olmuştur. Yetiştir­dik­leri insanlarla bu c

Süleymaniye Camii Dua Halinde Duruyor

Sü­ley­mâ­ni­ye Câmii, İslâm rûhunun maddede şekillenmesidir. Uzaktan manzarası, ellerini Rabbine uzatan duâ hâlindeki bir insan silüetidir. Mîmârîye ibadetin r

Hazret-i Ali'nin Emirnâme'sinden Bazı Bölümler

Hazret-i Ali -radıyallâhu anh-’ın Mısır vâlisi Mâlik bin Hâris el-Eşter’e gönderdiği “Emirnâme”den...

Osmanlı'nın Tek Gayesi!

Kânûnî Sultan Süleyman, millet ve askerin hissiyâtına riâyetkâr olduğundan, herkesçe çok sevilirdi. 46 yıl süren saltanatı müddetince de Allâh’ın dînini yüceltm

Fuzûlî Mahlasını Keşfeden Şâir

Âzerbaycan Türkü olan Fuzûlî’nin adı Mehmed’dir. Babası, Hille müftüsü Süleyman Efendi’dir. Fuzûlî, çocukluk yıllarını, Irak Akkoyunlu Türk Devleti, gençlik yıl

Böyle 'muhteşem' Olunur!

Kânûnî devri, gerçekten ve ihlâsla yaşanan bir İslâm’ı sergilemiş, cihâna örnek olmuş, “muhteşem”liğini her hususta dün­yaya tescil ettirmiştir.

Hayallere Sığmayacak Büyük Düşünce!

Osmanlı Devleti'nde Kanuni devri, bütün bir cemiyet fertlerinin, asâlet, ciddiyet ve îman vec­di ile coşkun çağlayanlar hâlinde olduğu bir devirdi. Bu devirde î

Düşmanını Korkutan Kumandan

Barbaros Hayreddîn Paşa’nın koca Cezâyir’de sultanlık yapabilecek bir imkândan ferâgat edip de oraları Osmanlı’ya ilhâkı, her türlü takdîrin üzerindedir. Bu, on

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.