Abidevi Şahsiyetler

Osmanlı'nın Müthiş Gücü

Kânûnî, babasından dün­yanın en zengin ve en güçlü ordusuna sahip bir devleti mîras olarak devralmıştı. Kısa zamanda, giriştiği fütûhâtın büyüklüğü kadar idâres

'muhteşem Süleyman'ın Ruhunu Besleyen Kaynak

Her türlü ihtişâmın zirvesinde, dün­yanın kendisini "Muhteşem Süleyman" sıfatıyla yâd ettiği Kânûni Sultan Süleyman Han (1495-1566) Osmanlı sultanlarının onuncu

Vakti Kısa Gölgesi Uzun Padişah

Sekiz senelik saltanatı boyunca kazandığı muazzam zaferler, dün­ya­ya âit şanlar, şerefler, fânîlerin iltifatları, kendisini hiçbir zaman sekre sürüklemeyen Yav

Kerâmet Mahiyetinde Tarihi Gerçekler

Evliyâullâha pek yüksek bir hürmet ve bağlılık gösteren Yavuz Sultan Selîm Hân’ın kendisi de hiç şüphesiz babası gibi Allâh’ın has bir kulu idi. Onun kerâmet mâ

Ertuğrul Bey Kimdir?

Ertuğrul Gazi, Osmanlı Devletinin kurucusu olan Osman Gâzi'nin babasıdır. Oğuzların Bozok koluna bağlı Kayı boyundan olan Süleyman Şah'ın oğludur. 1198 yılında

Allah Katında Övülmüş Padişah

Yavuz Sultan Selim Han, dindar, mütevâzı ve gururdan ârî idi. Kuvvet ve kudretin, Allâh’a mahsus olduğunu, kendisinin ise, zafer için bir vâsıtadan ibaret bulun

Kafirin Gözü Ondan Asla Ayrılmaz

Cengâver Sultan Yavuz Sultan Selim Han, çok sade bir hayat yaşadı. Az uyuduğu için ekserî geceleri kitap okumakla geçirirdi. Her öğün tek çeşit yemek yerdi. Ağa

Osmanlı Sadrazamı Devletin Üç Şeyinden Endişeli

Allah -celle celâlühû-, kendisine, peygamberlerine ve velîlerine hürmet ve tâzimde bulunanları âbâd eylemiş, onların dâhil oldukları topluma dâimâ rahmet indirm

İlk Osmanlı Halifesi 'hilâfet Hırkası'nı Giydi

İstanbul’a gelen Mısır ulemâsı ile Osmanlı ulemâsı, Yavuz’un “halîfe” olmasını kararlaştırdıktan sonra halîfe 3. mütevekkil, Yavuz’un hilâfetini îlân etti. Hırk

"çamurlu Kaftanımı Mezarıma Serin"

Zekî ve güçlü kumandan Yavuz Sultan Selim Han, Mısır Seferi sonrası neler yaşadı? İşte cevabı...

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.