Osmanlı'da Fâtih Sultan Mehmed Han devrinde memleketin her tarafında, her karış toprağında adâlet, hak ve hukuk hâkim durumda idi. İşte bunu kanıtlayan canlı bi
Sultan Abdülaziz Han döneminde Ümit Burnu’na gönderilen Ebubekir Efendi'nin bıraktığı ilmi miras hala canlılığını koruyor.
Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de bulunan Gülbaba Türbesi’nin restorasyonuna yönelik kazı çalışmaları Türk İşbiriliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (T
Fâtih Sultan Mehmed, toplumun korunmaya muhtaç fertleri için en hassas edep ve şefkat ölçülerini aksettiren ulvî kâideleri asırlarca evvel ortaya koyuyordu.
Bütün kâideler, hattâ şer’î hususlar bile onları tatbik eden kimselerin kalbî âlem, olgunluk ve istikâmetlerine göre netice verir. Zira kânunlar, keskin bir bıç
Şan ve şeref dolu bir tarih ile yüce bir mîras bırakıp da bizleri âbâd eden Osmanlı’yı, âdeta bugünleri düşünerek «kardeş ve evlât katli»ne zorlayan şartlar nel
Osmanlı İmparatorluğu döneminde kardeş ve evlât katli meselesi, alternatifsiz iki büyük mecbûrî tehlikeden en hafifini tercih etmek zarûretine binâen, nâçâr b
Gâzi Sultan Fâtih Mehmed Han, tedkîk edildikçe derinleşen, derinleştikçe deryâlaşan bir zâhir ve bâtın sultânıdır. Onun her sahada gösterdiği muvaffakıyet ve
Mustafa Eriş Bey'in kaleminden, Rasulullah -sallâllahu aleyhi ve sellem- Efendimiz tarafından Hadramut bölgesine zekat toplamak üzere vazifelendirilmiş bir saha
Fâtih Sultan Mehmed’in, hiçbir sıkıntı ve meşakkatten yılmayarak Allah yolundaki şu samimî gayreti ve müslümanlara hizmet ufku, o mübârek ecdâdın torunları için
İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)
...Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.
“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.
İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)
Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.
Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)
Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.
Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)
Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.
İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.
İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.