HAYATIMIZ

Hayatın İçinde Allah İle Beraber Olmak

Mânevî anlamda terakkî etmek ve kulluğumuzu nitelikli bir kıvamda sürdürebilmek için ruhbanlığa ve inzivaya gerek yoktur. Dünyadan el-etek çekmek, halkla münase

Müslüman Zamanın Kötülüklerinden Kendini Nasıl Korumalı?

Bugün, âhir zaman fitnelerinin her yanı sardığı bir vasatta yaşıyoruz. Günümüzde fert ve toplumun en büyük hastalığı, “dünyevîleşme”. Zira televizyon, internet,

Manevi Muhabbet Meclisleri

Alâüddîn Attâr Hazretleri, sohbet meclislerinde tekrar tekrar: “–Birbirinizle sohbet edin! Sohbet, sünnet-i müekkededir.” îkâzında bulunur, Hak dostlarıyla sohb

Allah Yolunda Gayretle Netice Alınır

Büyük Hak dostları, Allâh’ın yardımının ve muvaffakıyetin ancak gayretle mümkün olduğunu ifâde etmişlerdir. Yani çalışıp gayret eden muvaffak olur.

Kalu Belada Verilen Söz

İnsan her şeyden evvel, Rabbine karşı vefâkâr olmalıdır. “–Elbette yâ Rabbî!..” diye cevap verdiğimiz; «Kaalû Belâ»daki sözünü unutmayarak Kuran ve Sünnete sahi

Ahireti Unutmanın Tehlikeleri

Gönül pusulamız bizi nereye sevk ediyor? Neler için üzülüp seviniyoruz? Sevinç ve hüzünlerimiz daha çok ebedî hayatımız olan âhiret için mi, yoksa geçici ve fân

Son Nefes Endişesi

İnsanı kutsamak, çoğu zaman şirke kapı aralar. Rabbimiz böyle bir kapıyı zihinlerde ve gönüllerde ebediyyen kapatmak için, itibarın son nefese bağlı olduğuna di

Dünya ve Ahiret Hayatında Saadetin İlk Şartı

Dünya ve ahiret hayatında saâdetin ilk şartı, Allâhʼa kul olmaktır. Hakʼtan uzak kalanların; keyfince yaşayıp dünyanın tadını çıkarmak diye anladıkları saâdet,

Bizim Yolumuz Sohbet Yoludur

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri manevi sohbetin önemini şöyle anlatıyor: Kişi, insanlarla beraber olup onlara hizmet edince, halvete çekildiği zamanlardan daha fazla

İş Hayatında Verimi Arttırmanın En Etkili Yolu

Eğitimci - Danışman Ahmet Şahin Akbulut, iş hayatında verimi arttırmanın en etkili yolunu anlatıyor...

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.