Kayıp Hazine ve Mutlu Son

Kıssâlar

Fatih Sultan Mehmet döneminde yaşanmış bir vakıa. İki tüccarın hayır ile son bulan tarla satışı ve hazine vakıası...

Fatih devrinde kadı efendiye bir dâvâcı ve dâvâlı gelmişti. Dâvâcı, şöyle bir mesele arz etti:

“–Efendim, bendeniz bu din kardeşimin falan tarlasını satın aldım. Ekin için çift sürerken, orada altın dolu bir küpe rastladım. Küpü alıp, tarlasını satın aldığım bu kardeşime götürdüm;

«–Buyur, bu senindir; al!» dedim.

O da;

«–Ben bu tarlayı altı ve üstü ile sattım!.. Artık bana helâl olmaz!..» deyip kabul etmedi. Hâlbuki toprağın altından bu küpün çıkacağını bilse satmazdı.”

Kadı efendi, öbür kişiye söz hakkı verdi. O da;

“–Durum aynen kardeşimin arz ettiği gibi vâkî oldu. Fakat ben ona tarlayı satınca, altı ve üstü hepsi dâhil düşüncesindeyim. Nasıl üstündeki mahsûlde bir hakkım yoksa, altındakinde de öyledir!..” dedi.

Kadı, bu iki samimî müslüman arasında hüküm vermekte güçlük çekmedi. Birinin sâlih bir oğlu, diğerinin de sâliha bir kızı olduğunu öğrenince, ikisine aracı oldu. Tarafeynin rızâsı ile bu iki gencin nikâhlarını kıydı. O bir küp altını da, gençlerin düğün ve çeyiz masraflarına harcamalarına hükmetti.

Onlar dünya malının ve imkânlarının, ancak âhireti kazanmak için bir malzeme olduğunu idrâk etmiş kimselerdi. Bu sebeple ellerinden gelen her imkân ile ümmet-i Muhammed’in imdâdına koşmak en büyük gaye ve gayretleriydi.

Kaynak: