Kayısı Çekirdeğinden Karbon Üretiliyor

Yrd. Doç. Dr. Önal, kayısı çekirdeği kabuğundan ürettiği aktif karbonla, dünyanın en yüksek yüzey alanına sahip aktif karbonunu üretti.

İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.Yunus Önal, kayısı çekirdeğinin, aktif karbon üretiminde önemli bir malzeme olduğunu belirtti.

Daha önce Türkiye'de en yüksek yüzey alanına sahip aktif karbonu kayısı çekirdeği kabuğundan ürettiğini, bunun 3 bin 250 metrekare/gram yüzey alanına sahip olduğunu anımsatan Önal, bunun tıpta kullanıma uygun (hastahanelerin acil servislerinde aktif karbon solüsyonu) olarak patentlendiğini kaydetti.

Aktif karbon üzerinde çalışmalarını aralıksız sürdürdüğünü dile getiren Önal, "Daha önce yaptığım çalışmayı daha da geliştirerek, kayısı çekirdeği kabuğundan 3 bin 861 metrekare/gram yüzey alanıyla kendi kategorisinde dünyanın en yüksek yüzey alanına sahip aktif karbonunu ürettim. Çin'in yıllık aktif karbon ihtiyacı 1.3 milyon ton. Bunun 800 bin tonunu üretiyor, geri kalanını da ithal ediyor. Türkiye'de 1 gram aktif karbon üretilmiyor. Ülkemizin 2023-2071 hedefi var. Bunu yakalamamız için kimya endüstrisinde çok yol kat etmemiz lazım. Aktif karbon da bunlardan biri." dedi.

AKTİF KARBON AÇIĞINI GİDERECEK

Türkiye'de elektrik, elektronik endüstrisinde büyük katma değeri olan hiçbir ürün üretilmediğini savunan Önal, şunları kaydetti:

"Örneğin, Türkiye'de yılda 5 milyar dolar cep telefonuna para veriyoruz. Cep telefonun içeriğinde aktif karbonlu malzemeler önemli bir yere sahiptir. Yeni nesil güneş pilleri aktif karbon temellidir. Ülkemizde müthiş bir şekilde güneş enerjisinden faydalanma yoluna gidiliyor. O güneş reaktörlerinde yüzde 100 yurt dışına bağlıyız. Bu aktif karbon oradaki açığı da giderecek. Aktif karbon uzay teknolojisinde de öncü bir malzeme."

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.