Kayseri'deki 890 Yıllık Cami Kebir'in Kapıları Aslına Uygun Yenilendi

Kayseri'de Danişmendlilerden kalma Cami Kebir'in kapıları, Ankara Etnografya Müzesi'ndeki aslına uygun yenilendi.

Kayseri Cami Kebir Güzelleştirme ve Yaşatma Derneği ile kentteki hayırseverlerin de katkılarıyla hazırlanan proje sonucu tarihi camiye yeni kapılar takıldı.

Proje koordinatörü ve araştırmacı yazar Halit Erkiletlioğlu, Cami Kebir'in Danişmendliler döneminde yapıldığını, o dönem "Sultan Camii" adıyla bilindiğini söyledi.

Camiyi Danişmend Beyi Melik Muhammed Gazi'nin tamamen kendi parasıyla devletten hiç faydalanmadan yaptırdığının bilindiğini anlatan Erkiletlioğlu, şöyle konuştu:

"Caminin yapılış tarihi takriben 1134-1143 yılları. Takriben 890 sene gibi bir geçmişe sahip. Danişmendli Beyliği Selçuklu'ya geçince buraya Melik Muzaffereddin isimli bir vali atanıyor. Vali hem eskimiş tahrip olmuş camiyi yeniliyor hem minare ilave ediyor ve kuzeye de bir kapı açıyor. Bu kapıya da oyma kapı yaptırıyor, o dönemin üslubuyla. O kapı uzun yıllar görev yaptıktan sonra çatlamış ve eskimiş. Kapıyı 1920'li yıllarda Ankara Etnografya Müzesi'ne götürmüşler."

Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) Mimarlık Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Ömer Devrim Aksoyak ile müzeye gittiklerini ve titiz bir çalışma yürüttüklerini, kapının ölçülerini aldıklarını, modelini ve kilit sistemini tespit ettiklerini anlatan Erkiletlioğlu, daha sonra bir proje hazırladıklarını dile getirdi.

Projeyi Vakıflar Bölge Müdürlüğüne ilettiklerini ve kabul edildiğini, Tabiat Varlıkları ve Anıtları Koruma Kurulu'nda projeyi savunduğunu aktaran Erkiletlioğlu, kapının masraflarını hayırsever Ahmet Somdaş'ın karşıladığını kaydetti.

Caminin 3 kapısının da değiştirileceğini belirten Erkiletlioğlu, "Kapının üzerinde bir kitabe var. 'Ordu komutanı, vali, büyük vali Muzafferettin, Allah onun hayrını kabul etsin' yazıyor. Aynen onu da birebir işledik. 8 ay sürdü, tamamen el işi oyması kapılar. İroko denilen bir ağaçtan yapıldı. Bu ağaç Afrika menşeili." dedi.

Projenin mimari müellifliğini yapan Aksoyak da Vakıflar Bölge Müdürü Murat Seçilir ile İl Kültür ve Turizm Müdürü Şükrü Dursun'a katkılarından dolayı teşekkür etti.

Aksoyak, montajı yapılan kapının Ankara'daki kuzey kapısının replikası olduğunu, caminin diğer kapılarına da bunun uygulandığını kaydetti.

Kayseri Cami Kebir Güzelleştirme ve Yaşatma Derneği Başkanı Ömer Faruk Çarşıbaşı da en büyük beklentilerinin Ankara Etnografya Müzesi'ndeki orijinal kapının Kayseri'ye getirilerek müzede sergilenmesi olduğunu ifade etti.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.