Kazâ ve Kaderin Sırrı
Gözün görme, kulağın da işitme tâkati belli bir mesâfeye kadardır. O mesâfeden uzak olanı görmek ve işitmek imkânsızdır. Bunun gibi kazâ ve kaderin de lâyıkıyla idrâki, beşerî tâkatin üzerindedir. Çünkü bizler, hâdiseleri sebep ve bahânelerle bilip çözmeye çalışırız. Onun ardındaki hikmeti ekseriyetle idrak edemeyiz.
Kâinâtta; zerreden kürreye, habbeden kubbeye, “mikro” ve “makro” âlemden istikbâldeki “normo” âleme kadar, bütün hâdiselere zaman, mekân, şekil ve sebep tâyin olunarak en ince teferruâtı ile tesbît edilen kader ve vakti gelince icrâ olunan kazâ programı, ilâhî ihtişâma lâyık bir azametle hükmünü sürdürmektedir.
Allâh Teâlâ, varlıkları bir kaderle yaratır ve o kaderle yürütür. Hayat yollarındaki hâdiselerin izleri, hakîkatte kader çizgileridir. Ay, güneş, yıldızlar, nebâtlar, insanlar, hayvanlar vs. bütün varlıkların seyri, bu kader programı muhtevâsındadır. Dalından düşen bir yaprak dahî bu programdan hâriç değildir. Şâyet varlıklar kader programına tâbî olmasaydı, kâinâtta büyük bir anarşi meydana gelirdi.
Her sanat eseri, sanatkârının kudret ve imkânına göre vücûd bulur. Meselâ bir ressam tablosunu, bir hattat hat eserini, kendi irâde ve kâbiliyetine göre oluşturur. Allâh -celle celâlühû- da, kâinâtın yaratılışından yok oluşuna kadar orada sergileyeceği kudret akışlarını, bir sanat hârikası olan insandaki sır ve hikmetleri, diğer canlıların doğumundan ölümüne kadar sâhip olacağı husûsiyetleri ilâhî irâdesiyle ezelde takdîr ve tesbît eylemiştir.
İLÂHÎ İRÂDENİN MAHSÛLÜ
İşte kader, ilâhî irâdenin mahsûlü olan bu tanzim keyfiyetinin adıdır. Bu hakîkati Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmelerde şöyle ifâde buyurur:
“Biz her şeyi bir ölçüye göre (kader ile) yarattık!” (el-Kamer, 49)
“Yeryüzünde vukû bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musîbet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allâh’a göre kolaydır.” (el-Hadîd, 22)
Kısaca Allâh Teâlâ’nın, henüz olmamış hâdiseleri evvelden bilip tertiplemesi ve levh-i mahfuzda tesbît etmesi “kader”; tesbit ettiği şekilde sırası geldikçe tahakkuk ettirmesi de “kazâ”dır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları, 2013